Hazır giyim ve tekstil sektöründe Türkiye’nin var olmasının markalaşmaya bağlı olduğunu iddia eden BİSSE Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kefeli; “Devlet, yatırımcılara maddi destek vermesi yerine markaları koruma altına alsın” dedi.
Türkiye’de gömlek denince ilk akla gelen markalardan birisi olan BİSSE’nin Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kefeli, marka patenti konusunda dertli. Marka patentlerinin korunması için yeni bir yasal düzenleme gerektiğini belirten Kefeli ile markalaşmadan istihdama, global rekabetten teşviklere kadar hazır giyim sektörünün sorunlarını konuştuk.
Mustafa Kefeli, “Biz, Türkiye’de hazır giyim sektöründe ve tekstil sektörünün tamamında markalaşma durumuna geçemezsek geleceğimiz yoktur, bunu bilmemiz lazım. Fakat güzel gelişmeler de var. Biz hükümetimizden, devletimizden maddi destek değil, markalarımızı korumasını bekliyoruz. Ağır sanayi çok önemlidir. Ama bizim gibi ülkelerin de istihdama ihtiyacı vardır. Bugün ağır sanayide olması gereken yere gelmekte geç kalınmıştır. Hazır giyim gibi tekstil, turizm gibi sektörler istihdam yoğun sektörlerdir. Bunlar işsizlik problemlerini çözecek sektörlerdir. Bu nedenle destek olarak markaların korunmasını bekliyoruz” dedi.
“Marka patenti konusunda çok ciddi şikâyetlerim var” diyen Mustafa Kefeli, konuya ilişkin sözlerini şöyle sürdürdü; “Bu sorun hala çözülmüş değil. Bununla ilgili Başbakanımız bizzat el attı konuya, herhalde bir yasal düzenleme yapacaklardır. Yine bu konuda Ekonomi Bakanlığı’nı, Sanayi Bakanlığı’nı ziyaret ettim. Hepsi de bize hak veriyor. Ama tam bir yasal düzenleme gelmedi. Şimdi BİSSE kendine özgü bir markadır. Bir ansiklopedide, bir lügat ta karşılığı yoktur. Üretim ilkelerinin baş harflerinden oluşan Türkiye’nin öz bir markasıdır. 1984’de üniversitelerden aldığımız desteklerle, hatta logomuzu da aynı şekilde ödüllü tasarım yarışmasında belirleyen bir markayız. Ama bugün patent dairesine gidin Bisse Tekstil’i almak istiyorum deyin, hemen kabul ederler ve listeye asarlar. 15 gün içinde itiraz ederseniz ret ederler, itiraz etmez gözden kaçırırsanız kalır. Yani bu ülkede marka almak için Ankara’da patent dairesinde her gün bir avukat bulundurmak zorundasınız. Ben bu güne kadar patentle ilgili 60 tane dava açtım. Belli bir süre sonra bu davaları kazandım ama bir değeri yok. Çünkü hem zaman hem de ciddi maddi kayıplar yaşadım. O nedenle biran önce patent konusunda yeni bir yasal düzenlemeye gidilmesini bekliyoruz.”
Mustafa Kefeli, “Dünyada bir millet yok ki cebinde yüz bin lira varsa, beş yüz bin liralık yatırım yapsın. Bunu Türkler yapıyor. İtalyan işadamı ise beş yüz bin lirası varsa, ancak yüz bin liralık yatırım yapar. Biz girişimci ruhlu bir milletiz” dedi ve ekledi: “Rahmetli Turgut Özal sayesinde Türk işadamlarının ufku açıldı, ihracat hızla arttı. Ve o dönem bize Amerika’ya mal satmanın Ankara’dan daha kolay olduğunu öğretti. Bugünkü hükümet de büyük reformlar yaptı. Bu inkâr edilemez. Bizim sıkıntımız hükümet değil, bürokrasi. Bunu aşmak kolay olmuyor.”
Hükümet, üretim için bölgesel teşvikler veriyor. Bu teşvikleri yeterli buluyor musunuz?
Sanayici yüzde yüz garantiler görmek ister, bu teşviklerle olmaz. Bölgede sanayi gelişmesi için ortam sağlanması lazım. Yani Doğu ve Güneydoğu’da terör biterse, altyapı sağlanırsa yatırım, üretim için bir engel kalmaz. Fakat yaklaşık 10 sene sonra bu sorunları konuşmuyor olacağız. Çünkü bu yönde önemli ilerlemeler var. Benim iş dünyasına yönelik ciddi eleştirilerim var. Bu anlamda bizler servet büyüttük, sermaye değil. Parayı bulan lüks villa aldı, lüks araba, yat aldı. Tabii ki sanayicinin de kendisine göre haklı tarafı var. Çünkü krediye ihtiyacım olduğu zaman fabrikamız, markamız teminat olarak sayılmıyor ki! Ama bir dairen, bir arsan varsa değer sayılıyor. Burada temel çözüm, bütün sektörlerde marka değerini yükseltmek için markaların teminat gösterilmesi lazım. Bu, dünyada da böyle.. Ben Mustafa Kefeli olarak bugüne kadar BİSSE markası için 27 milyon dolar ödedim. Halen de ödüyorum. Şahsi olarak teminat değerimiz var. Ama bu markanın bin lira teminat değeri yok.
Peki, bu kadar istihdam yoğun olan sektörün üvey evlat muamelesi görmesinin nedeni nedir?
Bu bizi biraz üzüyor. Sanıyorum bakanlıklarımız şuna baksalar iyi olur. Bugün otomotiv ağır sanayiye giriyor. İhracat rakamları 10 milyar doların üzerinde ama ihracat girdisine baksınlar; 9.5 milyar dolar. Tekstilde rakamlar küçük olabilir ama bu oran yüzde 40’ı geçmez. Dış ticaret dengesine bakalım, yaptığımız ihracatın ithal girdisine bakalım. Artı istihdam boyutuna bakalım. Dolayısıyla tekstilin, turizmin, tarımın ne kadar desteklenmesi gerektiği ortadadır. Bunun yanında KDV sorunumuz var. Şu anda devletten 3 milyon liranın üzerinde KDV alacağım var. Bu hiçbir vergiye mahsup olmuyor. Bu yığılma nereden olmuş. Kumaşın dışındaki bütün girdilerimiz yüzde 18, kumaşta yüzde 8. Buna karşılık benim satışım yüzde 8. Ben devlet yetkililerimize ve STK’lara hep şu öneride bulunuyorum; Para iadesi yapmayın. Çünkü bu şaibelere neden olur. Hayali ihracatçılar çıkabilir veya şu ya da bu olur. Onun için bunu vergilere mahsup edin veya tek bir KDV oranı olsun, diyorum.
Tuquality projesinde istenilen hedeflere ulaşıldı mı?
Turquality için hükümetimiz çok ciddi destekler verdi. Bu desteği yurtdışında kullanılmak üzere verdi. Bu da tam oturmadı, tutmadı. Çünkü her ülkenin yasası farklı olduğu için bizim müteşebbislerimiz yurtdışında başarılı olamadılar. Bu ancak franchising sistemiyle mümkün olur. Dolayısıyla ben, Turquality sisteminden bir lira destek görmedim. Ben yıllardır yurtdışında iş yaptığım için oraların zorluklarını biliyorum. Bu yüzden de dışarıda kendim iş yapmam. Yaptığın zaman para kaybediyorsun. O nedenle yurtdışında kendi şirketlerimizi kapatıp franchising vermeye başladık ve bu sistemle de para kazandık. Bence destekler marka bazında çok daha başarılı olur.
Birazda BİSSE hakkında konuşalım…
Öncelikle şunu belertmek isterim ki, üretimimizin tamamı Türkiye’de yapılmaktadır. Tasarımlarımız fabrikamızda yüzde yüz kendi tasarımcılarımız tarafından yapılıyor. Uzakdoğu’dan bir iğne dahi almıyoruz. Tasarım konusunda artık taklitçilik azaldı. Artık herkes kendi tasarımını yapmaya başladı. Biz İtalya’ya fuara gittiğimizde onların dünyaca ünlü markaları “siz niye geliyorsunuz, biz sizi takip ediyoruz” diyorlar. Yani bu konuda önemli yerlere geldik. Bana göre 10 sene sonra tasarım alanında dünya ile yarışır hale geliriz. Okullarda da bu yönde eğitim veriliyor. Ama okulu bitiren gençlerimize kendilerini geliştirmeleri için biraz zaman vermek gerekiyor. Biz ürünlerimiz için tasarımları yüzde 80 günün ihtiyaçlarına göre yapıyoruz. Yüzde 20’sini de geleceğe göre yapıyoruz.
Firmanız açısından 2013 nasıl bir yıl oldu?
BİSSE olarak, 2013’te yüzde 10 büyümeyi hedeflemiştik fakat bunu gerçekleştiremedik ve yüzde 3’te kaldık. 2014 yılını da aynı şekilde öngörüyoruz. Çünkü, 2014 yılında kriz demeyeyim ama küresel bir daralma bekliyoruz. İleriye yönelik planlarımıza göre 2015 yılında geçmiş yılların kayıplarını telafi edecek hızlı bir büyüme beklentimiz var.
Mağazalaşma da BİSSE’nin geldiği nokta nedir?
Bugün itibariyle yurtdışında 27 tane franchising mağazamız var ve korner dediğimiz 400’ü aşan noktada mağazamız var. Türkiye’de ise Bağdat Caddesi’nde yeni açtığımız mağaza ile beraber 37. mağazamızı açmış olduk. Bunun yanında 20’nin üzerinde franchising mağazamız ve 420 adet kornerimiz var.