Anıtkabir’i ziyaret eden Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Anıtkabir Özel Defterine yazdığı mesajda; “Türkiye bugün, kadim medeniyet kaynaklarıyla tekrar kucaklaşmış, özüyle ve ruhuyla tekrar buluşmuş, hakimiyeti milliyeye her zamankinden çok daha fazla güç kazandırmıştır. Vazifeye başlayışımın bu ilk gününde ülkemiz, vatanımız, devletimiz ve bayrağımız için en önemlisi de aziz milletimiz için her zamankinden daha çok çalışacağıma dair milletime söz veriyorum” dedi.
“Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı, halkın doğrudan oylarıyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olarak bugün vazifemizi devralıyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü; “Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanıyken 10 Kasım 1938’de vefatınızın ardından cumhurbaşkanlığı makamı ile cumhur arasındaki irtibat maalesef zayıfladı. Cumhur ile başkanı arasına mesafeler girdi. 2007’de yaptığımız bir Anayasa değişikliğiyle cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesini temin ettik. 10 Ağustos’ta bu büyük değişiklik hayata geçti. Bugün halkın doğrudan oylarıyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı görevine başlarken aslında bir kez daha cumhur ve başkanının devlet ve milletin muhabbetle kucaklaşmasına vesile olduğuna inanıyorum. Siz ve tüm silah arkadaşlarınız istiklal savaşının ardından istikbal mücadelesini başlatmış, Türkiye’ye muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak için büyük gayret göstermiştiniz. Sizin başlattığınız bu mücadele, 10 Ağustos tarihinde cumhurbaşkanının da halk tarafından seçilmesiyle yeni bir zaferi tecrübe etmiş oldu. Halk oyuyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanının göreve başladığı bugün, Türkiye’nin küllerinden doğduğu, yeni Türkiye’nin inşa ve imar sürecinin güç kazandığı bir gündür. Hiç kuşkunuz olmasın ki bugün, 23 Nisan 1920’de ilk adımlarını attığınız büyük Türkiye ruhunun, özünün, hayal ve ideallerinin dirildiği gündür. Türkiye bugün, kadim medeniyet kaynaklarıyla tekrar kucaklaşmış, özüyle ve ruhuyla tekrar buluşmuş, hakimiyeti milliyeye her zamankinden çok daha fazla güç kazandırmıştır. Vazifeye başlayışımın bu ilk gününde ülkemiz, vatanımız, devletimiz ve bayrağımız için en önemlisi de aziz milletimiz için her zamankinden daha çok çalışacağıma dair milletime söz veriyorum. Bu vesileyle tüm şehitlerimizi, şahsınızda tüm gazilerimizi rahmet ve minnetle yad ediyorum. Ruhun şad olsun.”
Halkın oylarıyla seçilen ilk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Aziz milletime şükranlarımı sunuyorum. 2000 yıllık Türk tarihinde ilk defa devletin başındaki isim halkın doğrudan tercihiyle seçilmiştir. Sorumluluğumun arttığının bilincindeyim. Emanete sımsıkı sahip çıkıyorum” dedi ve ekledi: “Türkiye Cumhuriyeti’nin 11.Cumhurbaşkanı’na, değerli dava arkadaşıma, şahsım, ailem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Yedi yıl boyunca uyum ve koordinasyon içinde Türkiye’ye önemli eserler kazandırdık. Çok uzun bir yürüyüşteki yol arkadaşları olarak bundan sonra da Sayın Abdullah Gül’ün fikirlerinden ve tecrübelerinden istifade etmek istiyorum.”
“MİLLETİN TEVECCÜHÜ EN TEMEL DAYANAK NOKTAMIZ OLACAKTIR”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Gazi Mustafa Kemal’in de dediği gibi, milletin teveccühü en temel dayanak noktamız olacaktır. 11. Cumhurbaşkanımız ile bu yollarda yağmur, çamur demeden beraber yürüdük. Yeni Türkiye’nin inşasında da inşallah beraber yürüyeceğiz. Allah yolumuzu açık etsin” dedi.
Çok büyük reformlar gerçekleştirdiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yaptığımız her değişiklik daha büyük değişikliklerin yolunu açtı. Bugün kapanan dönem eski Türkiye dönemidir, kapıları ardına kadar açılan dönem ise Cumhuriyetimizin kuruluşundaki ruhu taşıyan yeni Türkiye dönemidir. Türkiye, eski tartışmalarla vakit kaybetmeden, kamplaşma ve kutuplaşmaya fırsat vermeden 2023 hedeflerine odaklanacaktır” diye konuştu.
“Türkiye cumhuriyetinin 12’nci cumhurbaşkanı olarak göreve başladığım bu ilk saatlerde, aziz milletime sonsuz şükranlarımı sunuyorum. 91 yıllık cumhuriyet tarihimizde, hatta diyebilirim ki 2 bin yıllık Türk tarihinde, ilk kez devletin başındaki isim, milletimizin sandık başına gidip tercih yapmasıyla, yani doğrudan doğruya kendi tercihiyle bir cumhurbaşkanı belirlenmiştir” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü; “Türkiye Cumhuriyeti’nin 12’nci cumhurbaşkanı olmanın mutluluğunu hissettiğim bu ilk saatlerde, halkın oylarıyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olmanın da iftiharını yaşadığımı ifade etmek istiyorum.. Sorumluluğumun çok daha fazla artığının bilinci içerisindeyim. Gerek 2007’deki anayasa değişikliğine yüzde 69 ile evet diyen, 10 Ağustos’ta yüzde 52’yle oy vererek şahsıma bu tevdi eden milletime teşekkür ediyor, emanetlerine sımsıkı sahip çıkacağımı vurgulamak istiyorum.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 11’nci Cumhurbaşkanına, Değerli dava arkadaşıma, yedi yıldır başarıyla yürüttüğü bu kutlu vazifeden dolayı, şahsım ailem ülkem ve milletim adına özellikle şükranlarımı sunuyorum. Şahsım başbakan olarak, sayın gül de cumhurbaşkanı olarak yedi yıl boyunca uyum ve koordinasyon içinde Türkiye’ye çok büyük hizmetler ve eserler kazandırdık. Yol arkadaşları olarak kendilerinin de ifade ettiği gibi 40 yılı mütecaviz bir süre, kolay değil. Birlikte olmanın sorumluluğu içerisinde geldiğimiz bu nokta eserlerle, bunu taçlandırmanın geldiği bir noktadır. İşte Türkiye’ye çok büyük hizmetler ve eserler bu anlayış içinde kazandırıldı. Çok uzun bir yürüyüşteki yol arkadaşları olarak, Sayın Abdullah Gül’ün bilgi ve tecrübesinden ifade etmek arzusunda olduğumu belirtmek isterim. Bundan sonraki çalışmalarında da ailece mutluluk ve başarılar diliyorum” dedi ve ekledi: “Demokrasinin insan hak ve özgürlüklerinin yükseltilmesi için çok büyük reformlar gerçekleştirdik. Her bir reform, yeni bir reformun kapılarını bizlere araladı. Yaptığımız her bir değişiklik, daha büyük değişimlerin yolunu açtı. Cumhurbaşkanının doğrudan doğruya halk tarafından seçilmesi, aslında bir dönemin kapatılması meselesidir. Bugün kapanan dönem eski Türkiye dönemidir. Kapıları ardına kadar açılan yeni dönem ise cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki öz ve ruhu taşıyan yeni Türkiye, büyük Türkiye dönemidir. Eski Türkiye’de çeteler vardı, vesayet vardı, siyasetin üzerinde engeller tehditler vardı. Eski Türkiye’de istikrarsızlık şüphe ve tereddüt vardı. Adım adım gerçekleştirdiğimiz her bir reformla bu sorunları hamdolsun geride bıraktık. En son cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle milli iradenin zaferini de dünyaya böylece ilan etmiş olduk. Bugünden itibaren, kamplaşma ve kutuplaşmaya fırsat vermeden, cumhuriyetimizin kuruluşunun yüzüncü yıl dönümü olan 2023 hedeflerine seçilmiş cumhurbaşkanı ve seçilmiş hükümet, el ele vererek ekonomiyi daha hızlı şekilde büyüteceklerdir. Toplumsal refah artırılacak, farklılıkları birer zenginlik olarak görmek suretiyle kardeşçe buluşmalar sağlanacaktır. AB’ye yürüyüşü daha kararlı şekilde devam edecektir. Demokratik reformlarımız hız kesmeyecek, çözüm süreci olmak üzere 77 milyonun birliği ve bütünlüğü daha güçlü şekilde tesis edilecektir.”
“TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKASINDA ANA EKSEN BARIŞ DAYANIŞMA VE REFAHTIR”
“Türkiye’nin dış politikasında ana eksen barış dayanışma ve refahtır” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye’nin hiçbir ülkenin topraklarına, iç işlerinde asla gözü yoktur. Planı projesi yoktur. Başta komşularımızla, yeryüzünün her karışında barışın ve refahın egemen olmasını arzuluyor, dış politikamızı da bu şekilde şekillendiriyoruz. Zulmün karşısında durmayı ana eksenimiz olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Filistin davasına çok güçlü şekilde sahip çıkmamızın nedeni ölenlerin insan olmasıdır. Suriye meselesinde bir milyon iki yüz bin insana kucak açmamızın sebebi en önce onların insan olmasıdır. Şu anda 200 bini aşkın insanın öldürülmüş olduğu Suriye’ye sessiz kalamayız, kalamazdık. Bunu insani ve vicdanı bir sorun olarak addediyor, siyasetin sorumluluğu noktasında da siyasetin merkezine özellikle oturtuyoruz. Bizim için etnik kökenlerden, dillerden, derilerinin renklerinden, petrolden altından elmastan öte insan vardır, can vardır” dedi ve ekledi: “Bize dost olan her ülkeyle dostluğumuzu yüceltmenin mücadelesi içinde oluruz. İnsana düşman olanı da uyarmak da bizim insanlık vazifemizdir. Kimse bunu içişlerine müdahale olarak kabul etmesin. Bize ya da kendi halkına düşman olanı uyarmak her insanın görevidir diye düşünüyorum. Dış politikamız daha aktif ve etkili biçimde devam edecektir.”