Dördüncü fabrika yatırımıyla beraber Endüstri 4.0’a ilk adımı attıklarını ifade eden Gökçelik Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Aras, yeni fabrika ile birlikte hem pazar paylarını hem de ihracat hacimlerini arttırmayı hedeflediklerini belirtti.
Raf ve sergileme üniteleri üretmek üzere 1976 yılında kurulan Gökçelik, Bursa Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan dört fabrikada üretim yapıyor. Geçtiğimiz Eylül ayında açılışını yaptığı, toplam 50 milyon TL tutarındaki yatırımı kapsayan yeni fabrikası ile birlikte depo sistemleri üretimini seri hale getiren Gökçelik’in hedeflerini Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Aras ile konuştuk.
Kuruluşundan bugüne Gökçelik’in gelişimini özetler misiniz?
Gökçelik, 1976 yılında raf ve sergileme üniteleri üretmek üzere kurmuş bir şirket. 1976 yılından 2018 yılına kadar kesintisiz getirmeye başarabildik. Gökçelik’in kuruluş felsefesi ve amacı ülkemizde üretilmeyen raf sistemlerini üretip ülkemizdeki kullanıcıların hizmetine sunmak ve bu alandaki ithalatı kesmektir. Meslek lisesinden yetişmem sebebiyle ülke ekonomisine katkı yapmak düşüncesiyle işlerimi geliştirdim. Perakende sektörü ilgimizi en çok çeken sektördü ama başlarda küçük bakkallara, oto yedek parçacılarına, Devlet Malzeme Ofisi’ne hizmet verdik. Daha sonraki yıllarda artan nüfus ve gelişen ekonomiyle birlikte perakende sektörü bir ivme gösterdi. Biz de piyasa ihtiyaçları doğrultusunda kendimizi geliştirdik. Bugün süpermarketlerden alışveriş merkezlerine kadar birçok perakende noktasında ürünlerimiz bulunuyor. Onun dışında lojistik sektörünün ve fabrikaların ihtiyaç duyduğu büyük raf sistemlerini de üretiyoruz. 1990’lı yılların başında ihracatla tanışan bir şirketiz. Bugün 4 fabrikasında ileri teknolojiye sahip seri üretim yapan entegre hatları, özel ve esnek üretime uygun geniş makine parkuru ve boya tesisleri ile çevreye duyarlı üretim yapan bir kuruluşuz.
Hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz?
Dünya çapında 50’den fazla ülkeye ihracatımız var. Bazı ülkelere zaman zaman, bazılarına da proje bazlı ürün gönderiyoruz. Kuzey Amerika’dan Güney Amerika’ya, Asya’ya kadar dünyanın her tarafına ürünlerimiz gidiyor.
Üretiminizin ne kadarı ihracata gidiyor?
Geçen seneye kadar bu oran yüzde 50’ydi. Geçen sene iç piyasada yaşanan gelişmeler sonucunda bu oran yüzde 65’e yükseldi. İlk kez iç ticaret-dış ticaret dengemiz iç ticaret aleyhine değişmiş oldu.
İstihdam politikanız nedir peki bugün?
Bugün Gökçelik’te 200’e yakın personel çalıştırmaktayız. Dört ayrı üretim sahamız var, bu üretim sahalarımızın hepsi Bursa Nilüfer Organize Sanayi Bölgesi’nde. Ayrıca İstanbul ve İzmir’de satış ofislerimiz ve çalışanlarımız var.
Türkiye olarak son dönemde endüstri 4.0 kavramını çokça konuşuyoruz. Daha önce 3’ü kaçırdık, 4’ü kaçırmayalım deniyor… Üniversitelerimizin çalışmalarıyla, ülkemizi yönetenlerin bakış açılarıyla, sanayicilerin yaklaşımlarıyla birlikte Türkiye’yi nasıl yorumluyorsunuz bu manada?
Endüstri çarkının içerisine üniversite çarkının, yönetim çarkının, sistem çarkının ve insan kaynakları çarkının da eklenmesi gerekiyor. Burada tek başına ne sanayi ne üniversite ne devlet bir şey başaramaz. Geçmiş dönemde kullandığımız nano teknoloji kavramı endüstri 4.0’ın nüvesini oluşturdu, daha sonra inovasyon denildi, şimdi de endüstri 4.0 deniliyor. Geçmiş dönemde trenlerin birçoğunu kaçırdık. Ama gelinen noktada teknoloji ve iletişimde çok hızlı olduğumuz için çok rahat bir şekilde endüstri 4.0’ı ve teknolojinin gereklerini yakalayabiliriz diye düşünüyorum. Bilgiye ulaşmak tek başına bir şeyi çözümlemez. Bence bilgiyi hayata geçirmek ve ekonomiye kazandırmak gerekiyor. Bu da en başta üniversitelerimizin ve sanayinin işbirliğinde ve bunları destekleyecek yasaların oluşmasıyla hız kazanacaktır diye düşünüyorum.
Bursa kendisini endüstri 4.0’a nasıl hazırlıyor?
Bursa, otomotiv sektörünün ve teknolojinin yoğun olduğu bir kent. Bursa’da uzun yıllar yaşayan, sanayinin içerisinden birisi olarak Bursa’da teknoloji en ileri seviyede diyebilirim. Yetişmiş bir işgücü ve insan kaynağı mevcut. Özellikle otomotiv yan sanayisinden dolayı disipline edilmiş bir çalışma ve iş ahlakına sahip Bursa şehri. Özellikle son zamanlarda Ar-Ge ve inovasyona devlet desteği verilmesi suretiyle birtakım buluşlar hayata geçmeye başladı. Ancak buluşlar kısa sürede çıkmıyor. En kısa süreç 25 sene alıyor. Ama bir şeye başlamak çok önemlidir. Bu başlayan nüvelerin ileride patlama göstereceği düşüncesindeyim. Bursa ve diğer şehirlerimiz de buna paralel olarak gelişim gösterecektir. Fakat bütün bunları yapacağız diye çevreyi, tabiatı bir kenara itmememiz gerekmektedir.
Son yıllarda uygulamaya konan Ar-Ge teşviklerini nasıl değerlendiriyorsunuz. Siz şirket bazında Ar-Ge teşviklerinden ne kadar yararlanıyorsunuz?
Bunca yıllık sanayici olarak ben Ar-Ge’nin kavramını, nasıl oluşturulacağını, bilimin nasıl hayata geçirileceğini doğru anladığımızı söyleyemem. Pratikte Ar-Ge’yi gerçekleştiremeyen birçok firma var. Biz de Ar-Ge çalışmalarımızdan sonra anladık ki bizim gibi firmaların Ar-Ge’den çok tasarıma ihtiyacı var. Bunun üzerine bir tasarım ekibi kurduk. Bu ekibi kendi şahsımıza münhasır bir iş yapımız olduğu için oluşturduk. Önceki Ar-Ge çalışmalarını tasarım ekibimizin bir yıldır sürdürdüğü çalışmaların üstüne ekleyerek devam ediyoruz süratli bir şekilde. Ancak bunun meyvesini 4-5 yıl sonra alacağız. Daha önce Ar-Ge ve tasarım çalışmaları bu denli önemli değildi. Çünkü iç talep sonucu tüm üretim iç piyasaya satılabiliyordu. Üretilen malın satıldığını gören sanayici de Ar-Ge’ye çok fazla kafa yormuyordu. Ama artık Ar-Ge sanayi üretimi için çağın gereğidir. Biz Ar-Ge ve inovasyona çok ciddi paralar harcıyoruz.
Ar-Ge ve inovasyon konusunda üniversitelerin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Burada üniversite ile birlikte çok iyi niyetli çalışmalar yaptık. Yeşil Proje adlı bir proje gerçekleştirdik bundan 3-4 yıl önce. Geçmişte başka projeler de yapıldı üniversiteler ile birlikte. Fakat üniversite ile sanayi her zaman farklı düşünüyor. Gerçekten de bu işe kafa yormuş, elini taşın altına sokmuş biri olarak ulaştığım sonuç şu: Üniversitelerdeki düşünce bilgimi bedava satmayayım, sanayicideki düşünce paramı kaptırmayayım. Bu birinci sorun. İkinci olarak üniversite talebesinin pratik eğitimi alması gerektiğine inanıyorum. YÖK Yasası değiştirilerek özellikle mühendislik alanlarında eğitim gören öğrencilerin en az 2 yılını işletmeler içerisinde geçirmesi ve bu iki yılın eğitim süresinden sayılması sağlanmalıdır diye düşünüyorum. Aksi takdirde üniversite talebesinin yapmış olduğu kısa staj dönemleri yasak savmadan öteye gitmeyecektir. Bunu hem NOSAB’da (Nilüfer Organize Sanayi Bölgesi) hem BUSİAD’da (Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği) hem de birçok dernek ve organize sanayi bölgeleri çatısı altında elimizden geldiği kadar anlatmaya çalıştık. Bu değişiklik yapılırsa eğitim kurumları sanayi içerisine dahil edilmiş olur.
Organize sanayi bölgelerinin gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
2000 yılında organize sanayi bölgeleri yasası çıktı. Bu yasa çerçevesinde Türkiye’deki organize sanayi bölgeleri özerkleşti. Türkiye’deki organize sanayi bölgeleri yasa çıktıktan sonra çok hızlı bir gelişim gösterdi. Bugün Türkiye’deki sanayinin kalbi organize sanayi bölgelerinde atıyor. Daha disiplinli, çevreye daha duyarlı, kayıtlı bir şekilde sanayici kendi sorununu kendisi demokratik yollarla çözümleyebiliyor. Devlet burada sadece denetçi konumunda. Bu da zaten sanayicinin istediği bir durum.
Gökçelik’in 2018 planlarında neler var?
Dördüncü fabrika yatırımıyla beraber Endüstri 4.0’a ilk adımı attık. Toplam 50 milyon TL tutarındaki yatırımı kapsayan yeni fabrikamız ile depo sistemleri üretimini seri hale getirirken, pazar payı ve ihracatımızı da arttırmayı hedefliyoruz. Gelecek yıllarda bu sistemi daha da ileri seviyelere götürmek istiyoruz. Şu anda ahşap ve metal raf sistemleri üretimimiz, market ekipmanları üretimimiz var. Yine şu anda üniversite işbirliği ile elektronik ticarette kullanılabilecek yazılım sistemi ve bu sistemin alt yapısını oluşturma çalışmalarımız var. Bu sistemde kullanılabilecek aletlerin prototipini yaptık, çok kısa sürede bunun seri üretimini planlıyoruz. Önümüzdeki dönemde elektronik ticaretle ilgili fuar organizasyonlarına katılmayı hedefliyoruz. Ahşap ürünlerde daha fazla teknoloji yatırımları planlıyoruz. Ahşap ürünlere ağırlık vererek endüstri haline getirmeye çalışacağız. Bu alanda altyapı oluşturarak vasıfsız insanlara beceri kazandırma çalışmalarımız olacak.