OMIX TÜRKİYE CEO’SU MUZAFFER GÖLCÜ
AKILLI CİHAZLAR PAZARINDA İDDİALIYIZ!
İleri teknolojileri erişilebilir fiyatlara sunmayı amaç edindiklerini belirten Omix Türkiye CEO’su Muzaffer Gölcü, yeni giriş yaptıkları akıllı cihazlar pazarında iddialı olduklarını vurguladı.
Yükselen döviz kuru ve beraberinde yaşanan fiyat artışlarına karşın akıllı telefon pazarında rekabet tam hız sürüyor. Var olan markalara yenileri ekleniyor. Pazar paylarında başat markaların yeri korunurken kalan yüzde 50 iştah kabartmaya devam ediyor. Bu kıyasıya rekabet ortamına geçtiğimiz aylarda Singapur merkezli Omix markası da eklendi. Cihazlarını Türkiye’de üreten marka cihazlar kadar odağına bir teknoloji ekosistemini almış durumda. Bu ekosistemi ve Omix Türkiye’nin hedeflerini Omix Türkiye CEO’su Muzaffer Gölcü ile konuştuk.
Kısaca Omix markasından ve teknolojisinden bahseder misiniz?
Omix, teknolojinin sadeleştiği ve akıllı teknolojilere herkesin eriştiği bir pazarı oluşturmak için Singapur merkezli olarak kurulmuş bir teknoloji şirketidir. Tabii ki işin merkezinde akıllı telefonlar var. Şu anda 2 modelimiz var: X300 ve X500. Bunlar Tuzla’daki üretim tesisimizde üretiliyor. Bunların içinde bulunduğu ekosistemi oluşturan diğer ürünler de robot süpürge, hava temizleyici, internet güçlendirici, akıllı prizler, akıllı aydınlatma ürünleri, TWS Bluetooth kulaklıkları, giyilebilir ürünler vb. 15 IoT ürünüdür. Bizim farkımız; bu elektronik ürünlerin tamamının tek bir platform üzerinde tek bir uygulamayla birbirleriyle konuşuyor olmaları ve işletim sisteminden bağımsız olmalarıdır. Bu ürünleri Apple veya Android cihazlarla da kullanabilirsiniz. Ancak Omix cihazınızın farkı hiçbir kurulum yapmadan bu cihazları çalıştırabiliyor olmasıdır. Ayrıca ihtiyacınıza göre cihazlara kendi komutlarınızı verebiliyorsunuz. Böylece otomasyon sağlayabiliyorsunuz. Bir de bu cihazlar Google Asistan ve benzeri asistan uygulamalarına bağlanabiliyorlar. Dolayısıyla sistemin merkezinde akıllı telefon var. Hayatı kolaylaştıran bu teknolojiye herkesin ulaşabileceği fiyatlarda kıldık. Bugün orta-üst segment akıllı telefonlar 5 bin-7 bin lira arası. Biz telefonlarımızı 2.999 ve 3.399 liraya sunuyoruz. Ekim ayından beri piyasadayız. Şu anda kullanıcılar çok memnun.
Bildiğiniz gibi sektörde ciddi bir rekabet var. Son birkaç yıldır daha önce ismini hiç duymadığımız yeni markalar çıktı piyasaya. Bunların bir kısmı da Türkiye’de üretime başladı. Siz bu ortamda nasıl bir yol haritası koyuyorsunuz önünüze?
Öncelikle bu pazarda yer edinmemiz lazım. İlk hedefimiz bu. Bizim Türkiye pazarında yüzde 10 paya sahip olmamız lazım. Bugün yüzde 10 demek yılda yaklaşık 1 milyon cep telefonu satmak demektir. Akıllı telefonların yanına kaliteli ekosistem ürünlerimizi de piyasada sunduğumuzda başarılı bir adım atmış olacağız. Bu başarıyla birlikte yurt dışına çok rahat açılabileceğiz. Dolayısıyla tek hedef pazarımız Türkiye değil. Genç bir insan kaynağımız. Rekabetçi bir üretim gücümüz var. Avrupa’ya, Ortadoğu ülkelerine, Türki Cumhuriyetlerine yakın bir gelecekte girebiliriz. Bizim stratejik yol haritamız bu şekilde biçimlendi.
Hedef 2023’ün sonunda yüzde 10’u yakalamak mı peki?
Onu biraz öne çekmek istiyoruz açıkçası. Hedefimiz bunu 2023’ün başlarında yakalamak. Biz satışa GSM operatörleriyle başladık. Şu an itibariyle bir operatörde yüzde 20 pazar payına ulaştık, diğer bir operatörde yüzde 10 pazar payımız var. Şu an Türk Telekom ve Turkcell’deyiz. Diğer operatörlere önümüzdeki ay girmiş olacağız. Elektronik perakende zincirlerinden ilk olarak Teknosa’ya ürün verdik. Miks kanal dediğimiz satış kanallarına yeni verdik. Dolayısıyla girmemiz gereken kanalları tamamladıktan sonra bu adetlere ulaşabiliriz. Satış kanallarında entegrasyon olunca satışlar artar. Şu an satışlarımıza baktığımız zaman yüzde 3-5 arasına geldik. Bu anlamda iyi gidiyoruz.
Satış sonrası servisin yol haritanızda önemli bir yeri olmalı. Bu anlamda neler yapıyorsunuz?
Bizim satış sonrası hizmetler için ayrı bir müdürlüğümüz var; bu konuyu ciddiye alıyoruz. Üç büyük servis firmasıyla anlaştık: KVK, GENPA, BDH. Dördüncüsü de fabrikamızda bulunan OMIX servisimizdir. Orada çok hızlı servis veriyoruz şu anda. Kullanıcı problemli bir ürünü ücret ödemeden kargoya verebiliyor. KVK ile anlaşmamız gereği İstanbul, Ankara, İzmir, Adana’da kullanıcılar gidip mağazada anlık servis alabiliyorlar. Serviste güçlüyüz. Ama bununla yetinmiyoruz. Sorunları ve şikayetleri en aza indirmek için her bir cihazı 2-2,5 saatlik bir teste tabi tutuyoruz. Bütün fonksiyonlarını yazılımla test ediyoruz. Sıkıntı çıkaran ürün fabrikadan dışarıya çıkmıyor. Kalite kontrolü çok sıkı tutuyoruz. Servis dönüşlerimiz de çok düşük olduğu için bu anlamda bayiler de memnun. Tek eksiğimiz servis noktalarının azlığı. Onları da önümüzdeki dönemde adım adım artıracağız.
İşletim sistemleri ve uygulamalar sürekli gelişiyor ve yenileniyor. Ama diğer taraftan rekabetin kızıştığı bir konu da pil ömrü. Omix olarak bununla ilgili bir çalışma yürütüyor musunuz?
Biz kendini sürekli geliştiren ve tüketiciyi dinleyen bir markayız. Hedefimiz de tüketiciye en rahat, en keyifli deneyim yolculuğunu yaşatmak. Kutu açılışından başlayarak bunu tasarlıyor ve geliştiriyoruz. İki telefonumuzda da hızlı şarj özelliği sunuyoruz. Hızlı şarj telefonun pili yüzde 50 düzeyine geldikten sonra yavaşlıyor. Bu da aşırı ısınmayı engellemiş oluyor. Pil ömrüne gelince, bir ölçümüz var; bu pille kullanıcı 20 saat kesintisiz video izlesin. Bu kurguda çalışmalarımıza devam etmek istiyoruz. Bundan sonra geliştirdiğimiz üründe hedefimiz bu süreyi 24 saate uzatmak. Bunu yapay zeka kullanarak sağlıyoruz. Arka planda yapay zeka çalışıyor; uygulamaların kullanım biçimlerine, sürelerine, harcadığı enerjiye göre pil ömrünü optimumda kullanmayı sağlıyor.
Kalite ve fiyat denkleminde kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz piyasada?
Şu anda bu sorunun yanıtını öncelikle bayilerimiz veriyor. Bayilerimiz ilk üç aylık dönemde yaptıkları satışlardan memnun. Biz de bunun datalarını görüyoruz. Gelen veriler bize göre olumlu. İkincisi; GSM operatörleri memnun, çünkü ürünlerimiz operatörün testlerinden de geçiyor. Operatör kullanıcıya karşı da sorumlu. Tüketici tarafında memnuniyet yüksekse bunu gelen şikayet ve servise gelen cihaz sayısıyla görüyoruz. O datalar da bunu doğruluyor. Bizim amacımız kaliteli ürünü iyi bir deneyim yolculuğuyla tüketiciye kullandırıp, ihtiyaç olduğunda hızlı servis vererek ve ekosistemdeki çevre ürünlerle destekleyerek memnuniyetini kazanmak.
Siz Singapur’dan bir know-how transferi yaptınız mı, yoksa sadece ticari anlamda mı faaliyettesiniz?
Şirketin merkez ofisi Singapur’da. Omix’in diğer markalardan ayrılan kendine has bir teknolojisi var. Birçok elektronik ürün tek platformda ve işletim sisteminden bağımsız olarak çalışıyor. Ayrıca yüksek teknolojiye sahip bu ürünler Mixo platformu sayesinde birbirleriyle konuşabiliyor ve asistanların yönlendirmesiyle komut alabiliyor. Bu da Omix’in alameti farikasıdır. Özetle; yazılımda ve ekosistemde ayrışıyoruz.
Önümüzdeki dönemde teknolojik yeniliklerde daha neler göreceğiz? Siz ne tür yenilikler sunuyorsunuz?
Akıllı telefonların evlerdeki cihazların kullanımında devreye girmesi, daha sonra otonom robotik cihazların daha fazla hayatımıza girecek olması, telefonların ekranlarını ve kapasitelerini büyütüyor. Akıllı telefonlar bu tür ekosistemlerin merkezinde olacaklar. Birçok şeyde de asistanlar devreye girecek. Hayatı kolaylaştıran bu teknolojilerin artıları ve eksileri de tartışılıyor. Burada iki konu öne çıkıyor bağlantı ve bağlantının güvenliği. Çünkü bu cihazlar Wi-Fi aracılığıyla internete bağlanıyorlar. Örneğin; çocuk kamerasının internete bağlanması güvenlik sorunu ortaya çıkarabiliyor. Bu nedenle biz cihazlarımızda kendi çipimizi kullanıyoruz.
“Çin’de üretim yapmak başka Türkiye’de üretim başka.” derdik geçmişte. Bugünkü durum nedir sizce?
Türkiye o anlamda gayet ön plana çıktı. Rekabetçi konuma geldi. Kalitesiyle, insan gücüyle ve çevikliğiyle öne çıkıyor. Lojistik, yazılım ve tasarımdaki artılarıyla da birlikte Avrupa’nın istediği kaliteyi verebiliyoruz. Diğer sürdürülebilir olmak istiyorsanız tüketicinin ve iş ortaklarınızın ihtiyaçlarını karşılayabilmelisiniz. Şu an biz de bunun farkındayız. Piyasada işlerin rayına oturması için belli bir süre gerekiyor. Ondan sonra buradaki doğru insanlarla doğru adımları atarsak hızlıca büyüyeceğimizi görüyoruz. Dolayısıyla çok acele etmeden doğru ve emin adımlarla doğru iş yaparak önce buradaki müşteri kitlemizi memnun ederek bir yere geleceğiz. Daha sonra diğer pazarlarda büyümeye odaklanacağız.
Siz buradan dünyaya açıldığınızda bir Singapur markası olarak mı açılmış olacaksınız?
Şu an itibariyle Made in Türkiye ibareli cihazları Türkiye’de üretiyoruz. Katma değerin nerede üretildiğini önemsiyoruz. Diğer taraftan da markanın Türkiye pazarında yer edinip büyümesini hedefliyoruz. Ondan sonra yurtdışı pazarlarına sıra gelecek.
Sizce Made in Türkiye olarak mı yoksa Made in China olarak mı dünya pazarlarına açılmak elinizi güçlendirir?
Ben bölgesel olarak Made in Türkiye’nin daha güçlü olduğunu düşünüyorum. Bunu Avrupa’ya gönderilen otomotiv ürünlerinde de görüyoruz. Akıllı telefon sektöründe de aynı etkiyi yeşertmenin peşindeyiz aslında. Bu amaçla yerliliği artırıyoruz. Şu ana kadar anakart üretimini, montajı ve paketlemeyi Türkiye’de yapıyorduk. Şimdi buna aksesuar üretimi de eklendi. Hedefimiz önce iç pazarda başarılı olmak. Burada başarılı olabilirsek daha fazla yatırım ve insan gücü çekebiliriz. Yazılımları da burada gerçekleştirebilirsek ekosistemi daha da büyütmüş oluruz.
Son söz olarak neler söylemek istersiniz?
Bizim ana hedefimiz, kolay kullanımlı teknolojileri kaliteli ürünlerle ve erişilebilir fiyatlarla tüketiciye, kullanıcıya sunmaktır.