Yükselen turizm sektörünün endüstriyel mutfak sektörüne de olumlu yansıdığını dile getiren İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık, sektörün 2022’de para kazanmaya başladığını, 2023’ün ise daha güzel bir yıl olacağını ifade etti.
Turizm sektöründeki olumlu gelişmeler ekonominin geneli için olduğundan daha fazla endüstriyel mutfak sektörünü etkiliyor. İki yıllık sıkıntılı sürecin ardından sektörde 2021’in ikinci yarısında yüzlerin gülmeye başladığına dikkat çeken İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık ile sektördeki gelişmeleri, sanayicinin beklentilerini ve İnoksan’ın hedeflerini konuştuk.
Turizm sektörü bu yıl yüksek bir ivme kazandı. Öyle ki ekonominin lokomotif sektörlerinden biri olarak görülüyor. Bu gelişme doğal olarak endüstriyel mutfak sektörünü de olumlu etkiliyor. Sizce turizm bu yıl beklentileri karşılayacak mı? Siz, İnoksan olarak bu süreçten nasıl etkileniyorsunuz?
Pandemi dönemi bütün sektörleri etkiledi. Ama 2021 Haziran ayı itibariyle turizm sektörü Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden biri haline geldi. 50’ye yakın sektörü besleyen ana, lokomotif bir sektör. Bizi ilgilendiren kısmı yeme-içme sektörü. Restoranlar, kafe, barlar, oteller pandemide uzun süre kapalı kaldı. İki sene oldukça etkilendik. Yüzde 50’ye varan iş kayıpları yaşandı. Yatırımlar bekletildi. İhtiyaçlar da birikti. İki sezondur turizm yükselişte, tesisler yüksek fiyatlara rağmen doluyor. Restoranlar ve kafeler de aynı şekilde dolu. Bugün sektörümüze baktığımızda ilk yıl telafi etme kaygısıyla yaşanan fiyat rekabetinin olumsuz etkilerinin bu yıl azaldığını görüyoruz. Bu sene sektör yeniden para kazanmaya başladı diyebiliriz. Umarım turizmin üzerindeki olumsuz etkiler tümden kalkar. Bir yandan dış ilişkileri iyi tutarken diğer yandan halkın alım gücünü de yeniden yükseltmek gerekiyor. Yükselen turizm sektörü hem ekonominin geneli hem de endüstriyel mutfak sektörünü olumlu etkileyecektir.
Son asgari ücret artışı siz sanayicilere nasıl yansıdı?
Biz alıştık bu değişikliklere. Bu yapılmak zorunda. Ama çalışan için durum pek değişmiyor. Otomatik zamlar geliyor ve çalışanın alım gücü hızla düşüyor. İşveren bu zamları fiyatlarına yansıtıyor. Ama bu artışların ihracatı etkileme olasılığı giderek yükseliyor. Dünya özel bir dönemden geçiyor. Asgari ücret muhakkak daha iyi olmalı ama dünya rekabetini dikkate alarak denge kurulmalı. Bunun için Hükümetin enflasyonu düşürmeye odaklanması gerekiyor.
Seçim yaklaşırken siyasi vaatler de artıyor. Bu vaatlerin sanayiciye de olumsuz bir yansıması olacaktır. Siz bu yükü sanayiciler olarak kaldırabilecek misiniz?
Bizim neslin sanayicileri için; yorgun sanayiciler, bıkkın sanayiciler, cesareti kırılmış sanayiciler diyebiliriz. Artık işletmelerini elden çıkartmak, yatırım yapmamak gibi şeyleri konuşmaya başladılar. Bu çok endişe verici bir durum. Yatırımcı, girişimci insanların cesaretini artırmak lazım. Yeni yükler getirmek yerine yatırım ortamını, iklimini iyileştirmemiz lazım. Bu yabancı sanayici için de geçerli.
Türkiye’nin kredibilitesi son yıllarda çok düştü. Daha yüksek faizlerle borçlanmaya başladı. Bu, sanayicilerin de finansmana erişimini zorlaştırdı. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Sanayicide yatırım iştahı var ama finansmana erişim inancı azalmış. Televizyonda, gazetelerde kredi imkanlarından bahsediliyor ama gerçekte gören duyan yok. Belli kesimler bundan yararlanıyor. Gerçekten halkın, sanayicinin görme şansı yok. Bankalar genelde risk almıyor. Kredi riski ve ihtiyacı düşük şirketlere kredi vermeye çalıştıklarını duyuyoruz. İş insanı, sanayici olmazsa ekonomi olmaz; İş olmaz, işsizlik olur, vergi olmaz, SSK primi olmaz. Gerçek sanayiciler desteklenir, yatırımları teşvik edilirse üretim artar, iş artar, gelirler yükselir, ekonomi düzelir, halk mutlu olur. İnanın sanayiciyi dinleyip isteklerini yerine getirirlerse bu ülke çabuk toparlanır. Bunu başaracak yetkin bir iş gücümüz de var. Meydanlarda halka vaat vermek yerine salonlarda iş insanlarını dinlemeliler, onları motive etmeliler.
Ülkemizin ithalata bağımlı bir üretim yapısı var. Daha fazla üretim ve ihracat yapabilmek için daha fazla ithalat yapmak gerekiyor. Bu da cari açığı artırıyor, döviz kurunu ve dolayısıyla enflasyonu da yükseltiyor. Türkiye bu durumu daha ne kadar sürdürebilir sizce?
Tedarik zincirindeki sıkıntılar sanayicilere çok şeyler öğretti. Çünkü birçok taahhüdümüzü yerine getiremedik. Bazı parçaları içeriden, çoğu parçaları da dışarıdan temin ediyoruz. Dünyanın en büyük firması bile 8 ay temin süresi veriyor. Daha önce bir telefonla gelen mallar 5-6 ay sonra temin ediliyor. Bu da bizi bu parçaların Türkiye’de üretilmesi olanaklarına yönlendiriyor. Zaten Türkiye’nin yapması gereken ithal ikame yoluyla ithalatı azaltmak. Türkiye bunları becermenin yollarını bulacak. Bu kötü dönem bunu getirecek. Ama tek sorun bunu yapabilecek kapasitedeki sanayiciyi çalıştırmak ve buna teşvik etmek. Bunu başarmamız lazım.
Bunun için de ekonomi yönetiminin güven, cesaret ve motivasyon vermesi lazım sanayiciye. O şu anda var mı?
Hükümetin iyi tarafları da var yanlışları da var. TÜSİAD Başkanı daha seçildiği gün Cumhurbaşkanı tarafından çok sert biçimde eleştirildi. Tabii, o söylenen söz aslında iş dünyasını hedef alıyordu. Bu olmaz. İş dünyasıyla barışık olmamız lazım. İhracatla övünüyoruz; o ihracatı yapan kimler? O zaman onların dertlerine çare olalım. İlişkiler kuralım, ilişkileri geliştirelim.
Peki, endüstriyel mutfak sektörünün gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Yabancı yatırımcılar var mı sektörünüze ilgi gösteren?
Eskiden vardı. Türkiye’de yatırım için her sene görüşmeler olurdu. Şimdi iş yaptırma çoğaldı ama yatırım azaldı. Yine de yoğun bir ilgi var Türkiye’ye. Üretimde İtalya’dan sonra Avrupa’da ikinci ülkeyiz. 150’den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Sektör katma değerli üretim yapıyor. Fuarlarda, rekabette ne kadar ilerlediğimizi görüyoruz. Teknolojiyle beraber rekabet gücümüz çok arttı. Endüstriyel mutfak sektörü Türkiye’nin övünülecek sektörlerinden biri oldu. Çok nitelikli bir iş gücüne sahibiz.
Gastronomi festivalleri son dönemde hızlanmaya başladı. Bu, sektörünüze ve firmanıza nasıl yansıyor?
Gastronomi festivallerinde sponsorluklarımız oldu. Festivaller yeme-içme sektörünü coşturuyor, insanların gastronomiye ilgisini artırıyor. Daha çok dışarıda yemeyi, yemeklere lezzet katmayı teşvik ediyor. Yapıldığı şehrin mutfağını tanıtıyor ve iç turizmi de canlandırıyor. Dolayısıyla restoranların iş hacmi artmaya başlıyor. Bu artış bizim ürünlerimize olan talebi, dolayısıyla satışlarımızı uzun vadede artırıyor.
Gastronomi endüstriyel mutfak sektöründe Ar-Ge’yi yönlendiriyor diyebilir miyiz? Siz kendi tasarımlarınızı kendiniz mi yapıyorsunuz?
Zaten bu bizim ana işimiz. Sahayı kontrol etmemiz gerekiyor. Bu da gastronomide aşçılarla iletişim, etkileşim ihtiyaçlarını ortaya çıkarıyor. Lezzet iyi bir şefle, iyi bir mutfakla ve iyi malzemeyle oluyor. Bu iyiler artmaya başladı. Çıta yükseliyor. Önceden restoranda sadece karnınızı doyurup çıkardınız. Şimdi öyle değil. Şimdi restoranlar, gıdacılar ve endüstriyel mutfakçılar daha iyisi için yarışıyor. Biz de ürünlerimizin kalitesini ve işlevselliğini Ar-Ge çalışmalarımızla sürekli yukarı taşıyoruz.
İnoksan hedefleri dahilinde 2022 yılını nasıl geçiriyor? 2023 yılı için hedeflerinizi ve öngörülerinizi de almak isteriz…
2019 ve 2020 dediğim gibi sıkıntılı geçti. 2021’in ikinci yarısında işlerimiz biraz hareketlendi. Son iki yıl daha çok eksikleri tamamlamayla geçti. Tedarik zincirindeki sıkıntılardan kaynaklı olarak bu yılın ilk yarısı iyi geçmedi. Pandeminin etkileri azaldı ama hızlı dönüşüme geçemedik. Bizim sektörümüzde birçok küçük yan sanayi işletmesi var. Biz yavaşladığımızda onlar başka işlere yöneliyor. Dolayısıyla o işletmelerle işbirliğini eski günlerine döndürmeye çalışıyoruz. Bu yılın geneli için bütçe hedeflerine ulaşacağız. Geçen yıla göre daha iyi bir yıl olacak. Gelecek senenin ise daha güzel bir sene olacağını görebiliyorum.