
Gelin ezber bozalım. “Madem ekonomi kötü AVM’ler neden dolu? Kriz filan yok.” yazanlara karşı, “AVM’lerin dolu olma sebebi memlekette ekonomik kriz olması olabilir mi?” sorusuna cevap arayalım.
Bugünlerde dost sohbetlerinde sıklıkla konuşulan bir konu var. AVM’lerin kalabalıklığı, bir ayda iki defa zam yapmasına rağmen meşhur kahve zincirinin tıklım tıklım olmasını, bir kişinin minimum 400-600 liraya çıkabildiği lokantalarda sıra beklenmesini, Vali maaşının iki katı tutarında rakamlara kiralık ilanı çıkan evlerin hemen tutulmasını, yaz döneminde pazar akşamları Tekirdağ-İstanbul yolundaki kalabalık akaryakıt istasyonlarında kuyruk bekleyenleri görenlerin aklına ister istemez aynı soru geliyor: “Madem ekonomik kriz var, bu insanlar bu parayı nereden buluyor?” Sahi nereden buluyorlar?
Lüks segmentte işler tıkırında!
Bugün İstanbul’un üst gelir grubuna hitap eden AVM’lerinde uluslararası dev markaların mağazalarının önünde kuyruklar gözlenirken, perakende tecrübesi olan uzman gözler, orta sınıfı hedefleyen diğer markaların mağazalarında eski kalabalıkların olmadığını söylüyorlar. Hatta Lüks markaların cirolarında Pandemi öncesi USD kuru ile bile oranlandığında %200’e varan artışlar olduğu piyasada konuşuluyor. Örneğin; Pandemi öncesi ayda USD 100.000 ciro yapan bir büyük markanın, 2022 yılında aylık 300.000 USD ciroya ulaştığı tahmin ediliyor. Ciro artışının TL. değil Amerikan doları bazlı olduğuna dikkat ediniz!
Orta segmentte ise sıkıntı hissediliyor!
Bu segmente ciro artışı TL. bazlı yüzde 140’lara düşüyor. Bu tür mağazalardan alışveriş eden beyaz yakalı dediğimiz, kamuda yönetici, ya da özel sektörde orta, orta üst seviyelerde görev yapan çalışanların gelirlerinde reel olarak ciddi oranlarda düşüşler var. Bu segment artık eskisi gibi sıklıkla dışarıda yemek yiyemiyor, alışveriş yapamıyor. Ki kiralarda yapılan %25 sınıra ve özel okul ücretlerinde getirilen üst sınırlara rağmen beyaz yakalıların gelirlerinin erozyona uğradığı mağaza cirolarında da görülebiliyor.
Alt Segmentte sıkıntı büyük!
Mavi yakalıların alışveriş yaptığı bu segmentteki perakende mağazalarında ciro artışı Pandemi öncesine göre yüzde 110-120’lerde kaldı. 2019 Eylül’ünden 2022 Eylül’üne kadar tüketici enflasyonu yüzde 145. Reel ciro artışı aslında yok. Üstelik bu enflasyon rakamlarının tartışıldığını da düşünürsek aslında düşük segment markalarda reel olarak erime var.
Durum Tespiti..
Lüks segment reel olarak büyüyor, orta segment de sıkıntı olsa da zaruret içinde bir durum yok. Ancak ciro büyümesi enflasyon artışının altında kalan düşük segmentte, üreticiler ve bunların perakendecileri sıkıntıda.
Peki bu değirmenin suyu nerden geliyor?
Öncelikle alt ve orta kesimi vuran enflasyon dalgası üst gelir grubunu ve bu gruba hizmet üreten şirketleri etkilemedi. Bu gelir grubuna yönelik çalışan markalar her şeyden önce ellerindeki stokları yeni fiyatlara hızlıca uyarladılar. Normalde düşük hatta sıfır stok iş hayatında tercih edilen bir yöntem olsa da bu krizde ezberler bozuldu. Ayrıca Türk Lirasının aşırı değer kaybının, yabancı markaların “arbitraj”dan para kazanmalarını sağladığını da görebiliyoruz. Devalüasyonun farkında olan yabancı turistlerin de rotalarını Türkiye’ye çevirdikleri ve AVM’lerde ciddi bir ciro artışına sebebiyet verdikleri de görülüyor. Gerçi benzer haberleri Edirne pazarına hücum eden günü birlikçi Bulgar Turistleri konu eden akşam TV haberlerinde görebiliyoruz. Ve esasen varlıklı kesimin, para biriktirebilen vatandaşların bankalarda tuttukları mevduatın %70 oranında döviz ya da dövize endeksli TL. mevduatta olduğu göz önüne alındığında, bu kesimin enflasyon karşısında birikimlerini koruyabildikleri, hatta birden fazla gayrimenkulü olan ve kira gelirleri olanların da kiraları yeni rakamlara (%200-%300 kira artışları herkesin malumu) uyarladıklarında enflasyonun üzerinde gelir elde edebildikleri de ortada. Dövize endekslenen mevduat hesaplarına ödenen kur farklarının ise Hazineden; yani hepimizin cebinden ödendiğini de belirtelim. Yani hiç tasarrufu olmayan, borç içindeki asgari ücretli vatandaş aldığı her üründe ödediği vergi ile toplumun tasarruf yapabilen kısmının, kur farkı gelirlerinin ödenmesine katkıda bulunuyor. Devlet eli ile sosyal ekonomik sınıflar arasında servet transferi yapılıyor. Bir kısım yatırımcının ise gerek Borsa gerekse Kıymetli Madenlerde ciddi gelirler elde edebildikleri de malum. Bunlara özellikle son bir yılda aşırı artan gayrimenkul değerlerinin insanlara verdiği “Artık daha zenginiz” psikolojisini de ilave edersek, üst gelir grubu vatandaşların harcamalarını kısmaması ve AVM’leri doldurmaları da anlaşılır olmakta.
Sonuç; Devalüasyon ve enflasyon, toplumun özellikle alt kesimini fena halde vurmuşken, dahası döviz kurunu dengelemek için tasarruf sahiplerinin hesaplarına Bütçeden aktarım yapılırken, üst varlıklı kesimin geliri her gün artıyor, ancak orta ve düşük gelirli gruptaki vatandaşların ise reel satın alma gücü düşüyor. Bundan sonra dolu AVM’ler gördüğünüzde “Aman ekonomi ne iyi” demeden önce bir kez daha düşüneceğinizi tahmin ediyorum.