Türkiye artık sıklığı 1,5 yıla inen vergi afları düzenlemesine yeni birisisini daha ekledi. 09.03.2023 tarih ve 7440 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlüğe girdi.
Kanunun adı “yapılandırma” olduğu için kamuoyunda nitelendirme farklılıkları görülse de, değişikliği tamamıyla bir af yasası. Yavaşlar, yasa kapsamına giren vergi borcuna bağlı tüm gecikme faizleri ve zamlarının silinip, bunların yerine ana vergi borcunun yıllık yüzde 9 (aylık yüzde 0,75) faizle güncellenmesini gerekçe gösteriyor.
2018 yıl sonu itibariyle 100 bin TL vergi borcu bulunan bir işletmenin TÜİK verileri dikkate alındığında güncel reel vergi borcu 286 bin 500 TL’ye denk geliyor. Yeni vergi değişikliği ile birlikte bu işletme anapara ve faiz için tek ödeme seçeneği ile sadece 103 bin 600 bin TL ödeme yapacak.
Kanunda ayrıca vergi cezası affı, kasa ve stok affı, matrah ve vergi artırımı yaparak vergi incelemesini ve tarhı -vergi borcu tespiti- engelleme imkanları da yer alıyor. Bunlar da dikkate alındığında bu rakam daha da düşüyor.
250 milyar TL’lik kayıp nasıl karşılanacak?
Bu af yasası ile birlikte en az 250 milyar TL’lik vergi gelirinden vazgeçiliyor. Bu tutar 2023 bütçesinde kamu geliri olarak yer aldığına ve kamu giderleri bu gelir dikkate alınarak hazırlandığına göre, affedilen miktar kadar kamu hizmetinden vaz mı geçilecektir? Geçilmeyecekse, kamu hizmetlerinin finansmanı için gereken bu rakam kimden ve nasıl sağlanacaktır? Neticede, para basma enflasyon, borçlanma ise faiz yükü olarak geri döndüğüne göre, vergi kaçırmayanların üzerindeki vergi yükü biraz daha mı arttırılacaktır?
Anayasa ihlali var!
Sıklığı artık 1,5 yıla inen vergi afları serisi karşısında, vergisini zamanında ödeyen beyana tabi gelir vergisi ve kurumlar vergisi mükelleflerine tanınan yüzde 5’lik vergi indiriminin yüzde 10’a çıkarılması talepleri fazlasıyla meşrudur.
Ayrıca artık ücretlileri de unutmamak gerekir. Bu kesim, ücretleri daha ellerine geçmeden stopaj yoluyla vergilerini ödediği için, kural olarak bu tür af yasalarından yararlanamamaktadır. Ayrıca, eline geçen miktardan tasarruf yapmak bir yana, tamamını zorunlu ve olağan yaşam giderlerine harcadıkları için, mali güçlerine oranla daha yüksek bir dolaylı vergi yüküne de taşımaktadırlar.
20 yılı aşan bir zaman diliminde sürekli ve sistematik olarak, bir kesimin vergi yükü af yasalarıyla azaltırken diğer kesime benzer bir imkanının tanınmaması ve toplam vergi yükünün büyük kısmının doğrudan ve dolaylı vergilerle onların üzerine bırakılması, bu kesimin mülkiyet hakkının ölçülülük ilkesine aykırı şekilde ihlal edilmesi anlamına gelir. Ücretlilere de aftan yararlananlarla aynı oranda vergi iadesi yapılmadığı veya bu seneki gelir vergileri bu oranda azaltılmadığı sürece, bu anayasa ihlalinin ve adaletsizliğin yargıdan dönmesi gerekir.