Küresel piyasalarda Nisan ayını oldukça yoğun bir veri takvimi ile tamamladık. ABD’de bankacılık krizinin geride kaldığına yönelik beklentilerin güçlenmesi risk iştahını artırırken, FED’in, 2-3 Mayıs’ta açıklayacağı para politikası kararında etkili olabilecek bir veri akışı gerçekleşti. Ayın ilk haftası ile birlikte ABD’de fabrika siparişleri Şubat ayında tahminlerden fazla düşerken açık iş sayısı 2021’den beri ilk kez 10 milyonun altına geriledi. Açık iş sayısındaki azalma istihdam için olumlu olsa da fabrika siparişlerindeki azalış resesyon endişelerini güçlendirdi. 5 Nisan’da ABD’de açıklanan ADP Özel Sektör İstihdam katılımı ise Mart ayında beklentinin altında kaldı. Maaş artışlarındaki büyüme yavaşlarken, istihdam ihtiyacındaki daralma ekonomide soğuma emaresi olarak algılandı. Özel sektör istihdamı Mart ayında 145 bin artış gösterirken şubat ayında 261.000 olmuştu. Faiz oranlarındaki artışın sektörlere yayılmaya başladığından bahsedilebiliriz. Teknoloji şirketlerinde başlayan istihdam çıkışı finansal hizmetlere sıçramış görünüyor. Ayın ilk Cuma gününde açıklanan Mart ayı tarım dışı istihdam 236 bin artış kaydetti. Piyasa beklentileri tarım dışı istihdamın martta 239 bin artması yönündeydi. Ülkede işsizlik oranı yüzde 3,6’dan yüzde 3,5’e geriledi. Saatlik ücretler martta beklentilere paralel yüzde 0,3 arttı. İstihdam artışının geçmiş zamanlara göre kısmen yavaşlaması ve ekonominin soğumaya başladığı yönünde beklentilerin oluşması Fed’in faiz artırım kararlarında daha yumuşak adımlar atmasına neden olabilir. Ay içerisinde açıklanan ABD TÜFE verisi aylık bazda %0,4 olan bir önceki verinin ve %0,2 olan piyasa beklentisinin altında %0,1 olarak açıklandı. Verinin bir önceki aya göre düşüş göstermesinde enerji ve yiyecek enflasyonu kalemlerindeki düşüş etkili oldu. Yıllık bazda TÜFE verisi ise %6 olan bir önceki veriden ciddi oranda ayrışarak %5 olarak açıklandı. Beklenti %5,2 gelmesi yönündeydi. Çekirdek enflasyon ise aylık bazda tahminlere paralel olarak yüzde 0,4 arttı.
ABD’de 2023 yılının ilk çeyreğine ilişkin bilanço dönemi 14 Nisan ile birlikte başladı. ABD’nin büyük bankalarından JPMorgan Chase, Citigroup ve Wells Fargo’nun net karı, bankacılık sektöründeki sıkıntılara rağmen faiz oranlarındaki artışın etkisiyle bu yılın ilk çeyreğinde artış kaydetti. Goldman Sachs’ın net karı, bu yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 18 azalırken, Bank of America’nın net karı aynı dönemde yüzde 15 arttı. Açıklanan ilk çeyrek bilanço raporları Amerikan şirketlerinin şimdilik enflasyona ve yükselen faiz oranlarına karşı dirençli göründüğünü ortaya koydu. Finans şirketlerinin bilançoları özellikle de geçen ay görülen iki yerel bankanın iflasının ardından yatırımcıların merceği altındaydı.
Euro bölgesinde ise üretici fiyatları düşen enerji fiyatları ile birlikte art arda beşinci ayda da geriledi. Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) Şubat’ta yıllık bazda yüzde 13,2 yükseldi. Ocak ayına göre gerileyen ÜFE, beşinci ayda da düşüşünü sürdürdü. Piyasa beklentileri ÜFE’nin yıllık bazda yüzde 13,3 artacağı yönündeydi. Yine bölge de Euro Bölgesi’nde yatırımcı güven endeksi Nisan ayında, enerji darboğazlarının olmaması ile artarak beklentilerin üstünde gerçekleşti. Avrupa ülkelerinde enflasyonun farklı hızlarda da olsa gerilemesi ile Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) şahin adımlarına devam edeceğine yönelik beklentilerin güç kaybetmesi risk iştahını desteklerken, bölgede enflasyon martta yıllık yüzde 8,5’den yüzde 6,9’a geriledi. ECB’nin eylüle kadar toplamda 75 baz puan daha faiz artırması ve faiz artırım döngüsünü sonlandırması yönündeki öngörüler güçlenirken, adımların hangi büyüklükte atılacağına yönelik belirsizliklerin bir süre devam edebileceği tahmin ediliyor. Bölgede Nisan ayında açıklanan perakende satışlar, yıllık yüzde 3 azalışla öngörülerden daha az gerilerken, sanayi üretiminin yıllık yüzde 2 artışla beklentileri aşması ekonomik aktivenin güçlü kaldığına işaret etti. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde kredilerde sınırlı bir sıkılaşmanın AMB’nin işini kolaylaştırabileceğini söyledi. Euro Bölgesi’nde enflasyon ile mücadele için daha fazla faiz artırımı yapma baskısı ile karşı karşıya olan Lagarde, kredilerde sınırlı bir sıkılaşmanın AMB’nin işini kolaylaştırabileceğini belirtti.
Asya tarafında ise Çin’de tüketici enflasyonu Mart ayında beklenenden daha zayıf gerçekleşti. Ülkede özellikle imalat sektöründe, COVID-19 sonrası ekonomik toparlanmanın hız kaybettiğine dair işaretlerin arttığı bir ortamda üretici fiyat enflasyonu daralmaya devam ediyor. Çin’de ay içerisinde açıklanan verilerde gayrisafi yurtiçi hasılasının ilk çeyrekte %4,5 yükselmesi damgasını vurdu. Son bir yılın en yüksek büyüme rakamı ile %4’lük beklentilerin üstünde gerçekleşti. Büyümede aralık ayında koronavirüs önlemlerinin tamamen kaldırılması etkili oldu.
İngiltere’de ise yıllık tüketici enflasyonu martta yüzde 10,1’e gerilese de beklentilerin üzerinde kaldı. Enflasyon beklentilerin altında düşüş kaydederken, İngiltere şu anda Batı Avrupa’nın en yüksek tüketici enflasyonuna sahip olmaya devam ediyor. Bölgede çift haneli enflasyon açıklayan tek ülke olan İngiltere’de, gıda ve alkolsüz içeceklerin fiyatları mart ayında yıllık bazda yüzde 19,1 arttı.
Nisan ayı içerisinde Japonya Merkez Bankası’nın yeni başkanı Kazuo Ueda, küresel riskler belirirken göreve başladı. Yeni başkanın eksi faizde devam edip etmeyeceği Mayıs ayında yapılacak olan toplantıda takip edilecek. Şubat ayındaki parlamento onay oturumlarında Ueda, Japonya’nın BOJ’un ücret artışıyla desteklenen yüzde 2’lik enflasyon hedefine sürdürülebilir bir şekilde ulaşmasını sağlamak için aşırı gevşek politikayı sürdürme gereğini vurgulamıştı.
İç tarafta ise seçim atmosferi ile birlikte belirsizlikler ve Bist-100 özelinde hacimsiz seyir etkili olmaya devam ediyor. Nisan ayı içerisinde TÜİK tarafından açıklanan mart ayı enflasyon oranı aylık bazda yüzde 2.29, yıllık bazda ise yüzde 50,51 oldu. Yurt içi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-FE) ise yıllık yüzde 62,45, aylık yüzde 0,44 arttı. Döviz kurundaki hareket ile birlikte KKM’de rekor kırılmaya devam ediyor. TCMB’nin aldığı önlemler ve teşviklerle birlikte KKM’nin cazibesi artmakta. Alınan kararlara baktığımızda TCMB, Türk lirası uzlaşmalı vadeli döviz satım işlemlerinin, işlem yapmak isteyen bankalarla doğrudan gerçekleştirilebilmesine karar verdi. Bu kararla birlikte döviz piyasasındaki makro ihtiyadi tedbirler alınmaya devam ediyor.
Mayıs ayı ise oyun kurucu merkez bankalarının para politikalarının gerçekleşeceği bir ay olacak. 3 Mayıs’ta FED, 4 Mayıs’ta ECB, 11 Mayıs’ta BOE ve 25 Mayıs’ta TCMB para politikası kararını açıklayacak. Mart ayı toplantısında politika faizini 25 baz puan artıran ABD Merkez Bankası, faizi 4,75-5 aralığına yükseltmişti. Son artışla birlikte banka, politika faizini 2007’den bu yana kaydedilen en yüksek aralığa çıkardı. Özellikle ABD’deki enflasyon oranları düşüşe geçerken istihdam verilerindeki güçsüz seyir Fed’in 25 baz puan artırım beklentisini gündemde tutuyor. Kararın açıklanması ile birlikte sözlü yönlendirmelerin etkili olacağını düşünüyoruz. Bu toplantı ile birlikte artırım tarafında sonuna gelindi mi yoksa gidilecek yol var mı sorusu karar sonrasında Powell’ın yapacağı basın toplantısında takip edilecek. Bankacılık sektöründeki gerilimin azalması, tedarik zinciri darboğazlarının hafiflemesi ve gaz fiyatlarının düşmesi sonrasında bir nebze olsa rahatlayan Euro Bölgesi’nde ise faiz artırım konusunda üyelerden farklı açıklamalar gelmeye devam ediyor. Avrupa Merkez Bankası (ECB) Baş Ekonomisti Philip Lane mayıs ayında faiz artırımına destek vereceğini söylerken, ECB üyesi Francois Villeroy de Galhau, faiz artırımlarının azaltılması gerektiğini belirtti. 4 Mayıs’taki toplantıda ECB tarafında beklentiler 25 baz puan artırım şeklinde oluşmuş görünüyor. İngiltere’de ise enflasyonun 7 aydır çift hanelerde olması nedeni ile Mayıs ayında bir faiz artırımı olması bekleniyor. Çekirdek enflasyonu, özellikler hizmetler enflasyonunun beklenti üstünde olması Mayıs ayı faiz artırımının son olmaması riskini de gündemde tutuyor. Belki de Mayıs ayının en zor veya en tahmin edilemeyecek toplantısı ise şüphesiz TCMB toplantısı olacaktır. 14 Mayıs’ta yapılacak olan seçim nedeni ile alınacak karar hakkında öngörüde bulunulması çok zor. Mevcut yönetim veya değişim olması halinde izlenecek para politikası farklılaşacaktır.