15 yıldır cilt bakım sektöründe ihtiyaçlara yönelik yüksek kalitede ürünler üreterek tüketicilerin beğenisine sunduklarını söyleyen Sinoz Kozmetik CEO’su Yasin Çörekci, “Önceliğimiz ülkemize ihracatımızla döviz ve fayda sağlamak. Kalkınmanın tamamen ihracattan, dışa bağımlılığın azaltılmasından, cari fazla verilmesinden geçtiğine inanıyoruz. Sinoz olarak, global markaların kalitesindeki ürünlerimizle ithalatın önüne geçiyoruz dedi.”
Yenilikçi, gelişimci ve girişimci vizyonu ile göze çarpan Sinoz, yüzde 98’i geri dönüştürülebilir ambalajlardan üretilen ürünleriyle insan sağlığı ve çevre duyarlılığı konusunda da dikkat çekiyor. Nihai hedeflerinin global ilk on marka arasına girmek olduğunu belirten Sinoz Kozmetik CEO’su Yasin Çörekci ile markanın dünü, bugününü, genel yapısını, ileri hedeflerini ve biraz da gündemi konuştuk.
Profesyonel ticarete 2000’li yılların başında birçok kategoride e-ticaret ile başladıklarını söyleyen Sinoz Kozmetik CEO’su Yasin Çörekci, “Akabinde ekonomik krizin de yaşandığı dönemde kaliteli cilt bakım ve kozmetik ürünlerinin genellikle ithal geldiğini gözlemledik. Türkiye’de alanımızda müşteri ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikli markaların sayılı olduğunu da gördük. Bu bağlamda 2008 yılında Sinoz markasını kurarak; Türkiye’de yerli ve yüksek kaliteli ürünleri tüketiciye ulaştırmak, bu alanda Türk markası ihracatını yapabilmek, ithalata olan bağımlılığı da düşürmek amacı ile müteşebbis başlattık. Markamızı, ilk olarak e-ticaret know-how’ımızla mevcut dijital platformumuz üzerinden alıcılarımıza ulaştırdık. Hatta ürettiğimiz kozmetik ürünleri sadece internet üzerinden satan tek firmaydık. Geçen süre içerisinde ürün kalitemiz ve müşteri memnuniyeti, sosyal medya aracılığı ile başarılı pazarlama faaliyetlerimiz, markamızın hızla gelişmesini, büyümesini sağladı ve bugünlere geldik” dedi.
Bugün hangi konumdasınız?
Süreçte odağımızı birleştirdiğimiz Sinoz markası ve e-ticaret dijital pazarlamasına verdik. On beş yılın sonunda bulunduğumuz nokta ise şöyle; kırkı aşkın ürün gamına sahibiz, cilt ve güneş bakımı kategorilerinde en çok satan listelerine girdik, milyonlarca müşteriye ulaştık, Türkiye İtibar Akademisi’nin gerçekleştirdiği bağımsız araştırma sonucuna göre özellikle kadınların güvendiği ve tercih ettiği cilt bakım markası olarak yer alıyoruz, ellinin üzerinde ülkeye ihracat yapıyoruz, Hollanda ve Irak başta birçok farklı ülkede mağazalarımızı açtık.
Türkiye’de mağaza düşünüyor musunuz?
Türkiye’de mağazalaşma projemizi hayata geçirmeyi planladığımız dönemde pandemi ortaya çıktı. E-ticaret bu süreçte ihtiyaçları karşılamada ivme kazanınca platformumuza ağırlık vererek, satışlarımızı sürdürdük ve çok iyi iş yaptık. Pandemi bitiminde ise mağaza açmak yerine Watsons, Gratis ve Rossmann gibi mağazalara bayilik vermeyi daha doğru bulduk. Bugün hem dijital pazarlama ve ihracat, hem de yurt içinde offline satış kanalları ile satışlarımızı yürütüyoruz. Yurt dışındaki distribütörlerimiz vasıtasıyla açtığımız mağazalarımız dışında birçok zincir markette de ürünlerimiz yer alıyor.
Ürün yelpazenizde şu an hangi kozmetik ürünleri mevcut?
Kozmetikte çok çeşitli ürün var; parfüm grubu, renkli kozmetik dediğimiz makyaj ürün grupları ve daha fazlası… Fakat biz dermokozmetik cilt bakım ürünlerine odaklandık. Kadın, erkek fark etmez, bakım ve korumada üç temel ürün ihtiyacı olur; cildi temiz tutmak, yüzü ve vücudu nemlendirmek, güneşten korunmak. Dolayısıyla cilt temizleme, bakım ve güneş kremleri kategorilerinde ürünlere ağırlık verdik.
Kozmetik sektörüne girişinizde etken ne oldu?
Çok çeşitli ürünlerin e-ticaret satışını sürdürürken; 2008’de yaşanan ekonomik krizle birlikte dövizin yükselişi birçok kategorideki ürün satışlarının düşmesine neden olmuştu, kozmetikte ise satışların arttığını fark ettik. Türkiye’de bu alanda işi hakkı ile yapan yerli marka açığından ötürü de girişimimizi gerçekleştirdik. Kimyager ve kimya mühendisi dostlarımızın desteğiyle yürüttüğümüz işlemlerin sonucunda ilk ürünlerimizi planlayıp, çıkarttık. Sürecin etkileri ve girişimci ruhumuz ile sektöre girdik.
Üretim kendi bünyenizde mi?
Bünyemizde ürünlerimizin formülleri kimyagerlerimizce hazırlanmakta, ham madde temini sağlanmakta, denetim ve ürün test aşamaları yapılmakta; üretim safhamız da on beş yıldır çalıştığımız İstanbul’da beş, altı farklı fabrikada fason olarak yürümekte… Ancak üretime girmek istemesek de son dönemde fabrikalardaki yoğunlukla ürünlerin zamanında yetişmemesi, çeşitliliğimiz, satışlarımız ve ihracatımızın artması nedenleri ile fabrikamızı kurup, en azından belli başlı ürünlerimizi kendimiz üretmeye karar verdik. Hatta memleketim Sinop’ta yatırım amacı da güderek, 5 bin metrekare arazi satın aldık ve yanında üç dönümlük alana inşaat başlattığımız kapalı yer yapıyoruz. Kasım ya da aralık gibi bazı ürünlerimizi üretmeye başlayacağız. Bazı ürünlerimizde de başka fabrikalarla çalışmaya devam edeceğiz tabii ki.
Bizim milliyetçi yanımız yüksek. Ham madde, ambalaj, kapak veya etiket gibi ihtiyaçlarımızda tedarik sorunları yaşamadığımız sürece önceliğimiz ülkemize ihracatımızla döviz ve fayda sağlamak… Çünkü kalkınmanın tamamen ihracattan, dışa bağımlılığın azaltılmasından, cari fazla verilmesinden geçtiğine inanıyoruz. Ekonomik gücümüz ve bağımsızlığımız olmadan hiçbir konuda ilerleyemeyiz. Sinoz Kozmetik olarak global markaların kalitesindeki ürünlerimizle ithalatın önüne geçiyoruz. Tüketicilerimizin, kalitemiz yanında alım gücüne hitap eden fiyat performansına sahip Sinoz ürünlerimizi, yüksek fiyatlı markalarla kıyaslayıp, aldıkları yorumlarını görüyoruz. Türkiye’nin marka ve ürün üretmeye ihtiyacı var. İhracatımızın artması ciddi katma değer demek.
Ürün geliştirmede üniversite iş birliğiniz var mı?
Kimi zaman görüşüyoruz, ama daha çok kendi AR-GE ekiplerimiz ve üniversite bağlantıları bulunan danışman firmalarımızla süreci yürütüyoruz. Bu konuda pazarlama dahil AR-GE tarafındaki başarılı ekiplerimizle hem dünya trendlerini, hem globalde sektörümüzde en çok satanları, hem de yeni ham maddeleri takip ediyoruz. Tüketici alışkanlıklarının değişimlerini ve beklentilerini çok iyi analiz yapabiliyoruz. Sosyal medyayı çalışmalarımızda çok iyi kullanarak tüketici beklentilerini ve alışveriş alışkanlıklarını çok sıkı takip ediyoruz.
Sinoz’un başarısı da bu kanallardan mı geliyor?
Türkiye’de ilk Facebook reklamlarını veren, influencer marketing’i başlatan firmalardanız. Dijitali etkin kullanarak, bugünlere geldik. Sürekli değişime ayak uydurabilmek bağlamında da bu felsefemizi sürdürmeye devam ediyoruz. Üniversiteler, dernekler, sivil toplum kuruluşları, yurt dışı iş ortaklarımız, bayilerimiz dahi ürün geliştirmemizde bize yönlendirici etki sağlıyor. Kısaca her anlamda yeniliklere ve gelişime açığız.
Dermokozmetik ürünlere erkeklerin de verdiği önem artmış durumda… Ürün gamınız erkek ve kadın olarak ayrılıyor mu?
Tüm ürünlerimizi hem erkek, hem de kadın kullanabiliyor. Sadece ülkemizde erkeklerin mecburiyet olmadıkça kozmetik ürünlerini kullanma alışkanlığı halen gelişmiş değil, ancak gün geçtikçe önemi konusunda bilinçlenme artıyor. Avrupa’da oran yüzde 80 kadın yüzde 20 erkek tüketici ile biraz daha yüksek, Orta Doğu’da ise Türkiye’den daha düşük. Erkeklerin ağırlıklı ürün tercihleri ise kil maskesi, gece ve gündüz kremleri ile daha çok güneş kremleri… Fakat genel satışlarımıza baktığımızda yüzde 93’ünü kadınlara yapıyoruz.
Sektörünüz hakkında neler söylemek istersiniz?
Türkiye’de kozmetik sektörü her geçen gün gelişiyor, yıllık yüzde 10 oranında büyüyor. Geçtiğimiz sene 1 milyar 100 milyon dolar olan kozmetik ihracatı, 2023 sonunda 1 milyar 600 bin dolara çıkacak gibi görünüyor. Hem erkek, hem de kadınların kullandığı ürünlerden en çok ithalatı yapılansa güneş kremleri… Bu ürünlerin satışı Mart ayı itibari ile artış gösterip, Temmuz sonuna doğru azalıyor. Sinoz ise Türkiye’de en çok güneş kremi satanların başında… Bu da milyonlarca adet güneş kremi satışımızla alanımızdaki ürün ithalatının da önüne geçilmesi anlamına geliyor.
Müşterilerinizle ilişkileri ve etkileşimi nasıl yönetiyorsunuz?
Şu an tüketicilerimize e-ticaret kanalımızdan doğrudan satışla ulaşıyoruz. Zincir kozmetik marketleri aracılığıyla raflarda satış yapıyoruz. Sosyal medya mecralarımızda ürün tanıtımı ve etkinliklerimizle alakalı çalışmalarımızı sürekli duyuruyoruz. Müşterilerimiz web sitemizden veya sosyal medya hesaplarımızdan her türlü soru ve beklentilerini kolaylıkla iletebiliyor. Büyük bir depomuz var, burada çok iyi çalışan sayısına sahibiz. Ürünlerimizin en hızlı şekilde teslim alınabilmesi için siparişleri aynı gün kargoya veriyoruz. Yanına çeşitli promosyon hediyelerimizi de koyuyoruz. Müşterilerimiz ile kurduğumuz samimi diyalog ve gönül bağı sayesinde bizlere güveni artıyor ürünlerimizi kendi çevrelerine de tavsiye ediyor.
İstihdam noktasındaki politikanız nedir?
Şirketimizde şu an 70 kişi çalışıyor. Dolaylı ya da direkt çalıştığımız fabrikalarda 500 kişiye istihdam yaratmış oluyoruz. İnşası süren fabrikamızı açtığımızda ilk altı ay için ilave 30 ila 40 kişi çalıştırmayı planlıyoruz. Tam kapasiteye geçtiğimizde ise istihdamımız ilave 200 kişiyi bulacak.
Peki, Türkiye’de ham madde tedariğinde sıkıntı yaşıyor musunuz?
Ham madde konusunda en büyük sıkıntı, Avrupa başta olmak üzere yüzde 80 oranında yurt dışından gelmekte. Türkiye özellikle kozmetik ham madde üretiminde maalesef gelişmiş durumda değil. Fakat planlama dahilinde satışlarımızın hacmine göre siparişlerimizi zamanında tedarik etmekte bir sıkıntı yaşamıyoruz.
Artan maliyet rakamları karşısında ürün satış fiyatlamalarınızı belirlemede nasıl hareket ediyorsunuz?
Ağırlıklı yurt dışından dövizle tedarik etmek zorunda kaldığımız ham maddelerin artan dolarla birlikte maliyetlere daha yüksek oranda etki ediyor. Bu da ister istemez ürün fiyatlarına zam olarak yansıyor. Tüketici tarafında da aynı oranda gelir artışı olmadığında ürün karından fedakarlık süreçlerini yaşıyoruz. Dövizin sürekli artış ve düşüş eğilimleri ile değişkenliği karar almamızı, yatırım yapmamızı, bütçe oluşturmamızı ve fiyat belirlememizi zorlaştırıyor. İş insanının beklentisi yarınını görebilmektir. Yeni dönemde ekonomi yönetiminin alacağı kararları yakından takip etmek hasıl olacak bu durumda… Seçim öncesi sunulan hedeflerle ilgili kaynak oluşturulması gerek. Cari açığımız çok fazla ve ithalatın kısılabilmesi için belki ilave ÖTV gelebilir. Zaten döviz de yavaş yavaş devüle oluyor. Kararları bekleyeceğiz, ülkemize güvenmek zorundayız. Şu an kısa süre durma dönemini yaşasak da geleceğe umutla bakarak, uzun vadede yatırımlarımızı yapmaya ve ülkemize katkıda bulunmaya devam edeceğiz.
Uluslararası piyasalarda orta ve uzun vadede yol haritanız nedir?
İtalya, Dubai ve Hong Kong gibi ülkelerde yılda üç ila dört uluslararası fuara katılıyoruz. Buralarda kurduğumuz stantlarda müşteri ilişkilerimizi güçlendirip, ürünlerimizi satıyoruz. Avrupa’daki mağazamız vasıtası ile çok sayıda insana ulaşıyoruz. Şu an Latin Amerika ülkelerine ihracata başladık. Bangladeş, Filipinler ve Arap ülkeleri gibi birçok ülkeye ihracat yapıyoruz. Müşterilerimizi sık sık ziyaret ediyoruz. Müşterilerimize ulaşmak adına Avrupa, Hollanda ve Irak’ta tüm görsel medya ve açık hava reklam çalışmaları gerçekleştirdik. Bugünlerde Amerika Birleşik Devletleri tarafında ciddi bir altyapı çalışması yapıyoruz. Nihai hedefimiz, Sinoz’un global on marka arasına girmesi…
Küresel marka olma yolunda ortaklık kurmak veya borsaya açılmak gibi düşünceniz var mı?
Kimi zaman ortaklık teklifleri geldi, ancak görüşme sağlamadık. Bir dönem Türkiye’de halka arzı düşündük, fakat o süreçte pandemi araya girdi ve girişimimizi durdurduk. Ulaşamadığımız pazarlara ulaşmış bir firma ve marka satın alma noktasında hedefimiz var. Finansal yatırıma ihtiyacımız yok. Biz dünyada markamıza know-how’ı ile değer ve vizyon katacak ortaklıklara açığız.
Ülke olarak pandemi ve depremlerle birlikte ekonomik anlamda üst üste darbeler aldık. Bu süreçlerle başa çıkma noktasında nasıl hareket ettiniz?
Sinoz, pandemi döneminde altın çağını yaşadı, diyebiliriz. Biliyorsunuz, pandemideki kapanma ile internet alışverişi ivme kazandı. Rakiplerimizin çoğunun offline satış sisteminde bulunması, bizim e-ticaretteki güçlü yapımızla ön planda bulunmamız müşteri portföyümüzü genişletti. Hatta en büyük problemimiz, ürün yetiştirememekti. Pandemi ihracatımızın da artmasına katkı sağladı.
Kısaca pandemide olumsuzluk yaşamadık. Ancak deprem zamanı büyük sıkıntılarımız oldu. Deprem bölgesi illeri, ekonominin can damarı olduğu illerimiz ve bizim e-ticaret satışlarımızın yüzde 15’i de buralardan geliyor. Ekonomik anlamda baktığımızda afet ve matem dönemlerinde e-ticaretteki en büyük dezavantajımız; web sitesine müşteri çekmek için verdiğimiz sosyal medya reklam ve iletişim çalışmalarımızı ülke genelinde durdurmak zorunda kalmamız. Bu da satışların önemli ölçüde düşmesi demek. Tabii ki en acısı, ciddi müşterimizin bulunduğu deprem bölgesinde çok sayıda insanımızın vefat etmiş olması. Afad ve diğer kurumlar il iş birliği yaparak deprem bölgesine pişik kremi, temizlik ürünü, gıda ve giyim malzemeleri gönderdik ve göndermeye devam ediyoruz.
Son olarak, 2024 yılı hedeflerinizden de bahseder misiniz?
Şu an güneş kremlerinde inovatif ürünler üzerine çalışmalarımız var. Yeni yılda da ürünlerimize temizleme, nemlendirici ve güneş kategorisinde on yeni ürün daha ekleyeceğiz. Bunların çalışmalarını yapıyoruz. Ayrıca Ekim’de Dubai ve Kasım’da Hong Kong fuarlarına katılacağız.
İhracat radarımızda belli başlı ülkeler var; Arjantin, Meksika, Uzak Doğu’da Yeni Zellanda, Avustralya, Orta Doğu’da Mısır, Suudi Arabistan’da gibi… Önümüzdeki sene bu ülkelere ihracata başlamayı, 2024 Ocak ayından itibaren fabrikamızda kendi üretim hatlarımızı devreye almayı hedefliyoruz. Ülkemizi seviyoruz, değer katmak ve döviz kazandırmak için ihracatımızı ön planda tutuyoruz.