Aroma Genel Müdürü Sefer Kılınç, “2024’te daha net bir bakış açısına sahibiz ve önümüzdeki yıl için büyüme hedefimizi daha yüksek seviyelere çıkardık. Finansman maliyetinin ve finansmana erişimin daha kolay olacağına olan inancımızla birlikte, 2024’ü daha olumlu bir şekilde değerlendiriyoruz. Bütçemizi de bu doğrultuda planladık” dedi.
Aroma 1968 yılında Bursa’da kuruldu. 1991 yılında başlayan yatırım hamlesi ile Türkiye’de ilk yüzde 100 meyve suyu ve meyveli içecekleri tüketiciyle buluşturan Aroma, sektöründe ülkenin önde gelen meyve suyu dolum tesislerinden olma konumunu istikrarlı şekilde koruyor. İnovasyon odağında işlenen meyve miktarını her geçen gün artırarak, yılda 20 bin tondan 125 bin tona çıkartan firma, güçlü AR-GE birimiyle meyve suyu, meyveli ve gazlı içeceklerle doğal kaynak suyu kapsamında ürün yelpazesini yenilikçi ve gelişimci yaklaşımla genişletmeye devam ediyor.
2024 yılında önceki yılın büyümesine olumlu bir ivme katmayı planladıklarını ifade eden Aroma Genel Müdürü Sefer Kılınç ile sektörü, firmanın güncel faaliyetlerini, ülke gündemini ve yeni yıla bakış açılarını konuştuk.
Öncelikle, Aroma özelinde 2023 nasıl geçti?
2022 yılının sonuna doğru 2023 yılının bütçesini oluşturma sürecinde nasıl bütçe yapacağımız, Aroma’yı nerede nasıl konumlandıracağımız konularıyla alakalı kendi içimizde çeşitli müzakerelerimiz olmuştu. Çünkü 2023 ciddi belirsizlik yaratıyordu. Fakat buna rağmen üç ayda bir revize edilmesine karar verdiğimiz ve yılın tamamını kapsayan 2023 bütçemizi oluşturduk. Her çeyrek sonrasında karşımıza çıkan tabloya göre revizelerimizi yaptık ve yılı beklediğimizden daha iyi geçirdik. Aslında dönemsel olarak her çeyrekte gelişen farklı hikayelere karşı sistem, sorunda proaktif yaklaşımla çözümleri de beraberinde getirdi. Satış volümümüz, ciromuz ve karlılığımız açısından 2023 gayet olumlu geçti. Eğer finansman maliyetleri, yukarı harekette olmasa daha fazla karlılık sağlayabilirdik. Sonuç olarak bu belirsizlik ortamında bile belli bir karlılığı sisteme kazandırmayı başardık. Hem piyasayı hem de firmamızı riske atmadan optimum noktada başarılı bir denge sağladığımızı ifade edebilirim.
Sektörde ilklerle anılan bir firmasınız. Neler söylemek istersiniz?
Harika bir duygu. İnovasyon ve AR-GE’ye yaptığımız yatırımlarla sektörümüze ilklerle öncülük eden bir firmayız. Bu öngörülü bakış açımızın ve çalışmalarımızın bir sonucu olarak da ilk yüzde 100 meyve sularını Türkiye’de biz çıkarttık. Farklı kategorilerde ürünlerle daima ilkleri hayata geçirdik. Görüntüsüyle şalgamı andıran siyah havuç, ananas, vişne ve ananas karışımlı acılı ve yüzde 100 sebze suyu ürünümüzü kısa süre önce satışa sunduk. Aroma olarak her zaman yenilikçi düşünüyoruz.
Bildiğiniz üzere, doğal kaynak suyu üretimi de yapıyoruz. Aroma Ömer Duruk Doğal Kaynak suyumuz, Uludağ’da 2020 m yükseklikteki kaynaktan çıkıyor. Zengin mineral içeriği, düşük sodyum oranı ve 8.15 pH’ı ile sağlıklı, lezzetli ve içimi rahat bir doğal kaynak suyu. Aynı zamanda meyve sularımızda ve meyveli içeceklerimizde de bu doğal kaynak suyumuzu kullanıyoruz. Bu suyla içeceklerimiz çok daha güzel ve lezzetli hale geliyor. Ürünlerimizin sayısını ve çeşitliliğini daima artırma yoluna gidiyoruz. Öte yandan kısa süre sonra yenilenen yüzümüzle tüketicilerimizle buluşacağız. Bunun için çok heyecanlıyız.
AR-GE birimimizin şu anda 80’e yakın yeni formülasyonu bulunuyor. Formülasyonların içerisinde döneme ve şartlara göre bazı teknolojik ihtiyaçlar olabiliyor. Bunları da emin adımlarla hayata geçireceğiz ve 80 ürünümüzü kademe kademe beğeniye sunacağız. Yeni ürün çalışmalarında AR-GE ekibimiz hız kesmiyor, sürekli yeni ürünler geliştiriyor. Biz de haftada bir yeni ürün tadımları yapıyoruz. Biz canlı bir sektördeyiz ve herhangi bir şekilde durmanın fabrikamızı, çalışanlarımızı ve sistemleri olumsuz etkileyebileceğinin farkındayız. Bu nedenle sürekli olarak keşfetmenin, geliştirmenin ve üretmenin peşinde hareket halindeyiz.
2024 yılı projeksiyonunuz nedir?
2024’e daha net bir perspektifle bakıyoruz ve önümüzdeki yıl için büyüme hedefimizi daha iddialı seviyelere taşıdık. Bu hedefe ulaşmak adına finansman maliyetlerindeki olası avantajlar ve finansmana erişim kolaylıkları gibi faktörlere güveniyoruz. Bu iyimser beklentilerle birlikte, 2024’ü daha olumlu bir ışıkta değerlendiriyoruz. Bütçemizi de bu doğrultuda planladık, stratejik hamleler ve etkili kaynak yönetimiyle hedeflerimize doğru emin adımlarla ilerlemeyi amaçlıyoruz.
Malum önümüzde yine bir seçim var. Seçimlerin ekonomiye yansıması konusunda neler söylemek istersiniz?
Seçimler genellikle bir ülkenin ekonomisine çeşitli şekillerde etki edebilir. Ancak, her seçim özeldir ve bu faktörlerin etkileri seçim türüne, adaylara ve diğer birçok değişkene bağlı olarak değişebilir. Ayrıca, ekonomik etkiler genellikle uzun vadeli perspektifte daha belirgin hale gelir. Seçim öncesinde ve sonrasında ortaya çıkabilecek farklı senaryoları düşünerek, ekonomik ve finansal stratejilerimizi buna göre ayarlıyor ve hazırlıklarımızı yapıyoruz. Tüm bunların sonucunda iyimser bir bakış açısıyla olası zorluklara karşı hazırlıklı ve motive bir şekilde ilerlediğimizi söyleyebilirim.
Peki, hükümetin orta vadeli kalkınma programı konusunda ne düşünüyorsunuz?
Orta vadede ekonomik istikrarın sağlanması, rekabet gücünün artırılması, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve sosyal refahın artırılması gibi hedeflere yönelik yola çıkılması ülkemiz adına olumlu gelişmeler. Bu çerçevede, kamu politikalarının etkin bir şekilde uygulanması ve bizlerle, yani iş dünyasıyla işbirliği içinde olunması, başarılı bir orta vadeli kalkınma programını da beraberinde getirecektir. Tüm yatırımlarda ve ihracatı desteklemek amacıyla yapılacak atılımlarda finansa erişimi kolaylaştırarak, bu yönde atılacak adımlar bizim için büyük önem taşıyor. İhracatçıların finansal anlamda desteklenmesi hem ekonomik büyümemize katkı sağlar hem de uluslararası rekabet gücümüzü artırır.
Bu bağlamda sizce, 2024 yılı umut vadediyor mu?
Ekonomi yönetimi reel unsurların üzerinden hareket ediyor, sonuçlarını da görüyoruz ve bundan dolayı güven duyuyoruz. Küresel herhangi bir kriz çıkmadığı sürece 2024 yılının sonuna kadar Türkiye’nin ekonomik göstergelerinin yerli yerine oturacağını ve 2025 ve sonrasının çok daha iyi olacağını düşünüyorum.
Birazda sektörünüzü konuşacak olursak, neler söylemek istersiniz?
Sektörde 2023 yılında ekonomik daralmaların etkisiyle alım gücü oldukça düşüktü. Meyve suyu temel tüketim maddesi olarak değerlendirilmediği için düşük seyretti. Tüketici, önceliğini pirinç, makarna, ekmek gibi daha zaruri ihtiyaçlarında kullandı. Bu da sektörümüzü oldukça baskıladı. Türkiye’de geçmişte yaşanan krizlerin tecrübesiyle hacimsel kayıp yaşamadığımız gibi bir tık ivme sağladık. Fakat bazı noktaları göremeyip kaçıran sektörümüzdeki çoğu firma ciddi sıkıntılarla karşılaştı. Asgari ücrete yapılan ciddi zamlar, dönemsel olarak ilk başta biraz sıkıntılıydı, ancak sektörü biraz daha hareketlendirdi. Fakat 2023 yılı sonuna doğru tekrar azaldığını gördük. Şu an yapılması planlanan asgari ücret ve emekli zamlarından sonra sektörümüzün tekrar ivme kazanacağını düşünüyorum.
Sizde, ülkemizde sürdürülebilir bir tarım politikası eksikliğini hissedenlerden misiniz?
Kesinlikle… Yakın zamanda bir siyasetçi; “Tarım politikaları da siyaset üstü değerlendirilmesi gereken bir noktadır” dedi ve bu çok önemliydi. Demek ki, gördüklerimizi siyasetçilerimiz de görüyor, buna göre ciddi politikaların üretilebilmesi söz konusu. Bundan duyduğum memnuniyeti anlatamam.
Tarımın, Türkiye’nin savunma sanayi gibi değerli görülüp stratejik planlamaya dahil edilmesi önemli. Toprak, insana bırakılmayacak kadar değerli. Tarla bir tane alındığında ondan başka yok, toprağın imalatı yapılamaz. Oldukça stratejik bir konu ve bu açıdan değerlendirilmelidir. Ülkemiz şu anda tarımı siyasi çıkarların üzerinde bir perspektifle ele alarak stratejik bir öneme sahip olarak değerlendiriyor. Atılacak adımlar da belirlenerek, hızla hayata geçirmek konusunda kararlı bir tutum sergilediğinde, planlanan faaliyetler çok kısa bir süre içinde tamamlanacaktır.