
Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, “Kaynakların doğru kullanımı, temiz enerjiyle üretim, sıfır karbon ve atık yönetimiyle ilgili dijital altyapı sağlayarak birçok alanda tasarruf yapıyoruz. Çevre ve doğayla barışık, aynı zamanda karbon emisyon standartlarına uyan bir yapımız var. Bunu sadece zorunluluk olarak söylemiyorum, çünkü daha yüksek hedeflerimiz de var. 2026 sonunda üretimin %90’ını geri dönüşüm ile yapmayı planlıyoruz. Bunlarla ilgili farklı departmanlarımız çalışmalar yapıyor” dedi.
Erkek hazır giyim sektörüne 1986 yılında giriş yapan Orka Holding, ilk markası Damat ile moda dünyasında kendine yer edindi. Ardından Tween ve D’S Damat markalarıyla portföyünü genişleten holding, bugün dünya çapında moda devleriyle rekabet eden bir konuma ulaştı.
Kaliteli kumaşları ve şıklığı fonksiyonellikle buluşturan ürünleriyle dikkat çeken Orka Holding, bugün 82 ülkede 400’ün üzerinde mağazasıyla faaliyet gösteriyor.
Moda dünyasında yenilikçi ve sürdürülebilir uygulamalarıyla öne çıkan şirket, Yeşil Mutabakat çerçevesindeki girişimleriyle de adından söz ettiriyor. Stratejik Ar-Ge çalışmalarla lüksü ulaşılabilir kılmayı amaçladıklarını söyleyen Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, hem Türkiye’de hem de uluslararası arenada moda sektörünün öncülerinden biri olmayı sürdüreceklerinin altını çiziyor.
Ekonomi ve iklim krizleri, göçler ve doğal afetler artık iş dünyasının günlük bir parçası. Bu anlamda farklılığınızı ortaya koyarak “döngüsel moda” kavramını ülke gündemine yerleştirdiniz. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
Şu anda en çok ihracat Avrupa Birliği bölgesine yapılıyor. Tabii ki Avrupa Birliği’nin de ortaya koyduğu birtakım regülasyonlar var, ki bunlar olması gereken regülasyonlar. Bunların bir tanesi sürdürülebilirlik, diğeri ise dijitalleşme. Bunlar artık 2026 itibariyle standart olarak uygulanacak. Bunlara ne kadar hazır olduğumuzu ve ana ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği’ne uyum sağlamadığımız takdirde ne gibi bariyerlerle karşılaşacağımızı bilmek, sektör için çok önemli. Burada döngüsel ekonomi dediğimiz kavram ön plana çıkıyor.
Sadece bizim sektörümüz için değil, herkes için burada iki tane önemli başlık var. Ham madde ve geri dönüşüm çok önemli olacak. Mesela diyelim ki otomotiv satmak istiyorsunuz, bunun en az yüzde 25’inin geri dönüşümle üretilmiş olması gerekecek. Biz de bu anlamda kaynakların doğru kullanımı, temiz enerjiyle üretim, sıfır karbon ve atık yönetimiyle ilgili dijital altyapı sağlayarak birçok alanda tasarruf yapıyoruz. Bizim fabrikalarımız şu anda dünya standartlarında ve dünyanın en üst sınıftaki markalarına üretim yapıyor. Bu markalar da zaten bu standartlar olmadan üretim yaptırmıyorlar. Bu yapılanmayı mutlaka gerçekleştirmiş olmamız lazım.
Sadece burada değil, satış alanlarımızda ve merkez ofisimizde de durum aynı. Tamamen bu regülasyonlara ve standartlara uyan bir yapılanma içerisindeyiz. Çevre ve doğayla barışık, aynı zamanda karbon emisyon standartlarına uyan bir yapımız var. Bunu sadece zorunluluk olarak söylemiyorum, çünkü daha yüksek hedeflerimiz de var. 2026 sonunda üretimin %90’ını geri dönüşüm ile yapmayı planlıyoruz. Bunlarla ilgili farklı departmanlarımız çalışmalar yapıyor. Bu konuda birçok ülkeden iyi durumdayız ama biraz daha bilinçlenmek lazım.
Tabii ki ister istemez şu anda ekonomide yaşanan sorunlar ön plana çıkıyor ama öncelikli olarak öne çıkması gereken sorunlar bunlar olmalı ve bunları mutlaka gündeme almalıyız. Taşıma konusu da çok önemli. Artık taşıyıcılar hem geri dönüşümlü hem de sürekli olarak kullanılabiliyor. Yani artık kullan-at yok. Biz de bünyemizde kurduğumuz Sürdürülebilirlik Komitesi ile daha fazla değil nitelikli ürün satma odaklıyız. Üretimden perakendeye tüm iş süreçlerimizi sıfır karbon emisyonu için Avrupa Yeşil Mutabakatına ve BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin 10 İlkesi’ne uyumlu olarak yürütüyoruz. Sürdürülebilirlik felsefemiz kapsamında koleksiyonlarımızın yüzde 90’ını 2025 yıl sonu itibariyle geri dönüştürülmüş malzemelerden üretmeyi hedefliyoruz.
Bu konudaki uygulama örneklerimize gelirsek, öncelikle Avrupa’nın en yüksek teknoloji ile donatılan ve üretiminin yüzde 85’ini ihraç eden Giresun’daki Giteks üretim tesislerimizde tamamen yenilenebilir enerji kaynakları kullanıyoruz. Yeşil üretim sertifikasına sahip Giteks’in hava ve su kirliliğine karşı filtreleme işlemi, yağmur sularının depolanması, güneş paneli kullanımı gibi çok önemli uygulamaları bulunuyor.
Ekosistemi korumaya yönelik ve geri dönüşümü teşvik eden sistemler doğrultusunda ürünlerimizi düzenli ve çeşitli ekolojik testlere tabi tutuyoruz. OEKO-TEX ve GOTS gibi uluslararası sertifikalara sahibiz.
Akıllı Gardırop uygulamamızla hem yüksek teknoloji ürünü hem de hibrit ürünler üreterek müşterilerimizin yaşam performansını artırıyoruz. Sihirli Takım gibi devrim niteliğindeki takım elbiselerimiz, kırışmıyor, çantasına atılıyor ve iş toplantısından sosyal ortamlara günün her saatinde giyebilme lüksü sunuyor.
Sürdürülebilirlik konusunda çok sayıda öncü ve farkındalık yaratan proje ve iş birliklerimiz de var. Mesela Damat Tween markamızla İstanbul Modern iş birliğinde Eco Art Lab’e destek oluyoruz.
Doğa ve çevreyle kurduğumuz bağı sanat yoluyla keşfetmeye davet ettiğimiz Eco Art Lab’te her hafta bir sanatçı ağırlıyor, Kağıdın Dönüşümü, İleri Dönüşüm gibi programları deneyimleyen çocuklarımızda geri dönüşüm bilincini artırmaya katkı sunuyoruz.
Tekrar kullanıma öncülük eden Davet Çok Elbisem Yok ile iş birliği yaparak sürdürülebilir moda için alternatif alan yaratıyoruz.
Üniversitelerimiz bu işlerin neresinde peki?
Bununla ilgili çalışmalar yapan üniversitelerimiz var. Biz onlarla iş birliği de yapıyoruz. Ancak hala üniversitelerle endüstri arasındaki iş birliğini yeterli düzeyde sağlayabilmiş değiliz. Artık bu dönemde konvansiyonel eğitim biraz farklılaşmalı. Örneğin bana göre dört yıllık bir üniversitenin iki yılı teorik, iki yılı da pratik olabilmeli.
Sektörde söz sahibi olmanızı neye borçlusunuz?
Geçmişte bilgi sahibi olmak, araştırmak ve öğrenmek son derece önemliydi. Günümüzde ise artık bilinmeyen hiçbir şey yok. Aradığınızda birçok şeyin cevabını bulabiliyorsunuz. Tabii alınan cevaplar herkes için aşağı yukarı aynı olabiliyor. O yüzden bilgi sahibi olmanın dışında o bilgiye ulaştıktan sonra onu kendinize göre nasıl kullandığınız önemli. Kendinize ait bir yorum katmazsanız, koleksiyonlarınıza ve markanın konseptine bir ruh katamıyorsunuz. Mutlaka kendinize ait bir konseptinizin olması lazım.
Bir diğer konu da bilginin deneyimlemesi. Burada hedef kitlenin doğru seçilmesi ve sonrasında onlarla nasıl iletişim kuracağınız çok önemli. Bunları bir denge, uyum ve süreklilik içinde yapmamız son derece mühim. Belki günümüzde en çok konuşulan şey kitlenin güvenini kazandıktan sonra bunu sürdürebilmek. Bizim markalarımızın faaliyeti 30 yılın üzerinde ve artık bu markaları sahiplenen bir kitlemiz var. Ürünün vitrinde duruşuyla ilgili bir sorun olduğu zaman ya da ürünle ilgili birtakım detaylarda eksikler olduğunda hemen sizi uyarıyorlar ve eleştiriyorlar. Bunlar çok önemli çünkü artık kamuya mal oluyorsunuz.
Orka Holding olarak yarım asrı deviriyorsunuz. Bu hikayeyi sürdürülebilir kılan nedir?
Bu süreçte birçok ciddi kriz gördük. Bu dönemlerde önemli olan panik yapmamak ve sadece o yaşadığınız anı düşünmemek. Mesela COVID döneminde insanlar sanki dünyanın sonu gelmiş ve bu durum bitmeyecekmiş gibi psikolojik problemler yaşamaya başladılar. Bu durumlarda hem kendi moralinizi hem ekibin moralini bir şekilde diri tutmak ve bu dönemleri minimum hasarla atlatmak kesinlikle çok önemli.
Yine 15 Temmuz döneminde yaşadığımız tecrübeyi sizlerle paylaşayım. Ekibimizin üzerinde altı aydır çalıştığı geleneksel Yurt Dışı Bayi Toplantısı 18 Temmuz’da başlıyordu. Bizler, 15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra 16 Temmuz’da bir araya geldik ve organizasyona devam kararı aldık. Ülkemiz üzerinde oynanan oyunları kırmak için daha fazla çalışmak, daha çok ihracat yapıp, ülke ekonomisine katma değer sağlamamız gerekiyordu. Arkadaşlarımız dünyanın her yerinden müşterilerimizi getirmek için yoğun bir çalışma içine girdi. Ve İstanbul’a 70 ülkeden 150’ye yakın müşterimizi getirdik. Moral ve enerjimiz sayesinde yakın tarihimizin en zor döneminde hedeflerimizi tutturduk.
Orka Holding, En Mutlu İş Yerlerinden biri!
“Orka Holding olarak “En Mutlu İşyerlerinden Biri” (Happy Place to Work) seçildik. Türkiye’de bu listeye giren az sayıda şirket var, ancak erkek giyim sektöründe sadece biziz. Biz bunu kutlarken Happy Place to Work’un başkanı geldi ve dedi ki, “Bu araştırmayı yaparken çok zorlandık, birçok firma katılmak istemedi. Katılmak isteyenlerden bir kısmı zaten standartlara uygun değildi. Sizin çalışanlarınız ise çok özgüvenliler ve böyle bir bünyede çalışmaktan gurur duyuyorlar. Bizim yöneticiler olarak hiçbir sorudan haberimiz yok, kimsenin ne cevap verdiğini de bilmiyoruz. Zaten araştırmayı öne çıkaran özelliği de bu. Bu zamana kadar gururlandığım pek çok şey yaşasam da beni bundan daha çok mutlu eden bir şey olmadı. Çalışanlarımızın kendilerini takımın bir oyuncusu olarak görmeleri çok sevindirici.
Ekip olarak en önemli yetkinliklerimizden biri de istikrarlı büyümemizin de anahtarı olan multidisipliner yaklaşım ve çok yönlü bakış açısına sahip olmamız. Orka Holding olarak bu özelliğimizi geliştirmek üzere; merkez ve mağaza ekiplerinin yeteneklerini ve profesyonel kariyer hedeflerini destekleyen, onlara kapsamlı eğitim ve gelişim fırsatları sunarak sürdürülebilir bir çevik organizasyon sağlayan bir yaklaşımımız da var. Hatta Happy Place to Work Türkiye ve Happiest Workplaces® Around the Globe ödüllerimizden sonra bu konuda “Profesyonel Gelişim” ve ek olarak “Harika Çalışma Alanı” kategorilerinde de iki ödüle layık görüldük. “Harika Çalışma Alanı” ödülüne ise modern ve ergonomik çalışma alanları sunmamız, çevresel sürdürülebilirlik yaklaşımını dikkate alarak ofis tasarımı ve iş pratiklerinde çalışanların ihtiyaç ve refahını önceliklendirmemiz nedeniyle layık görüldük. Kısacası Orka Holding ailesi olarak sadece bir iş yeri değil, aynı zamanda bir gelişim merkezi yaratmanın gururunu yaşıyoruz.”
Sosyal sorumluluk kapsamında; Damat Tween ile “daha iyi bir dünya” hayalini gerçekleştirmek için Beşiktaş Kent Konseyi iş birliğindeki “Mataran Nerede?” projesini hayata geçirdik. Proje ile çevre dostu matara kullanımının özendirilerek ilköğretim öğrencilerinin yaşadıkları şehre ve sürdürülebilir geleceğe gönüllü katkısının artırılmasını amaçlıyoruz. Proje sayesinde öğrencilerde tek kullanımlık plastik şişe, plastik ve kağıt bardak kullanımının zararlarına yönelik farkındalık tazelenmesini hedefliyoruz. Beşiktaş Kaymakamlığı, Beşiktaş Milli Eğitim Müdürlüğü ve Beşiktaş Kent Konseyi’nin ortak kararıyla pilot okul olarak seçilen Beşiktaş İlkokulu’nda uygulanmaya başladı. Damat Tween olarak ilk etapta 0,5 litrelik toplam 1.000 adet çevre dostu matara ürettik.
Öte yandan, lojistik konusunda da öncü yeşil adımlarımız var. Sorumlu bir global moda markası olarak tedarik zinciri ağımıza da çok dikkat ediyoruz. Bu konuda LogD ile iş birliği yaptık. Teknoloji, operasyon ve çevreci malzemelerin kullanıldığı sürdürülebilirlik içeren inovatif bir uygulama olan Milk Run Yönetim Sistemine geçtik. Bilindiği üzere moda endüstrisinde ciddi bir koli tüketimi söz konusu. Bir günde yüzlerce ağaç koli üretimi yüzünden kesiliyor. Biz de LOG D iş birliğinde Geri dönüştürülmüş ve taşıması kolay kutular, etiketler ve zeytin çekirdeğinden üretilen biyoplastik mühür kullanıyoruz. Böylece binlerce ağacın kesilmesinin önüne geçiyor ve karbon ayak izimizi azaltıyoruz.
Erkek giyim markası olmanıza rağmen müşteri profilinizin hatırı sayılır kısmı kadın. Konuya ilişkin düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Erkeklerde birtakım önyargılar var. Kadınlarımız yeniliğe daha açık. Eşi olsun, arkadaşı olsun, aile bireylerinden herhangi biri olsun, bir alışveriş söz konusu olduğu zaman onların aklına gelen ilk marka biziz. Ayrıca kadınlarımız için de çok güzel bir kapsül koleksiyon tasarladık ve inanılmaz derecede ilgi gördü. Bunu da devam ettireceğiz gibi görünüyor. Kadınlara yönelik bir marka için de çalışmalarımız var. Muhtemelen 2025’in sonu ya da 2026’nın başlangıcında… Beklentiler ve çıta yüksek, dolayısıyla bunu karşılayacak bir şekilde müşterilerin karşısına çıkmak ve hayal kırıklığı yaratmamak lazım.
“ONLINE SATIŞ DENEYİMİNİ İHRACATA TAŞIMALIYIZ”
2024 yılının son çeyreğindeyiz. Yılı kendi açınızda nasıl değerlendirirsiniz?
Baktığımızda yılın ilk altı ayı hareketliydi. Çünkü bir önceki yıl depremin verdiği büyük hasardan dolayı bir baz etkisi yaşadık. Ama daha sonra özellikle Orta Doğu’da yaşanan savaşlar, bununla birlikte bizdeki ekonomi politikalarının artan sıkılaşma haline dönmesi ve faizlerin çok yüksek olması… Burada finansmana ulaşmak ve iş yapmak gerçekten kolay değil. O yüzden piyasaların son çeyreği biraz daha sıkıntılı geçiyor gibi. Ancak bir bütün olarak değerlendirirsek biz yine hedeflerimize ulaştık.
Ayrıca çıkış yapan bir teknoloji şirketimiz var. Orada adet bazında %40, ciro bazında ise % 130 büyüme gerçekleştirdik. E-ticaretin payı artık toplam satışların içinde %25’i buluyor. Online satışı sadece yurt içi olarak düşünmeyelim. Aslında online satışın toplam ihracat içindeki payı %2’dir. Biz bunu %10’lara doğru çıkarmayı hedefliyoruz, bunu da yakın zamanda gerçekleştireceğiz. Şu anda online ticaretin ülkemizdeki payı yaklaşık olarak %21, neden ihracatta %2’de kalıyoruz? O deneyimi ihracata taşımamız lazım.
Beş kıtada faaliyet gösteren Orka Holding’in 2025’teki yatırım ajandasında neler var?
Bizim için gün Avusturalya’da başlıyor ve Orta Amerika’da bitiyor. Bu bizim için bir klasik olmaya başladı. 24 saati ve dört mevsimi yaşıyoruz. Çünkü hem kuzey hem de güney yarım küredeyiz. Sadece bir sezona sıkışmış bir marka değiliz. Tabii ki tüm bu bölgelerde siyasi ve ekonomik anlamda zaman zaman inişler ve çıkışlar oluyor. O yüzden reflekslerimizi şu anda global problem yaşamayan pazarlara aktarıyoruz.
“Made in Türkiye” ürünleri global pazarda sizce nasıl karşılık buluyor?
Made in Türkiye ve Made in İstanbul artık bir marka, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Biz birçok şeyi aştık ama kendi pazarımızdaki yabancı markalara olan ilgiyi hala aşamadık. Bu gençlerde çok yok ama bizlerin yaş grubunda var. Biz sadece ürün almıyoruz, aynı zamanda statü satın alıyoruz. Belirli bir kesim için söylüyorum, kendimize olan güven konusunda bir problemimiz var. Ancak bu giderek azalıyor. Bu tamamen yıllar boyunca oluşturulmuş bir algının sonucu, buna davranış psikolojileri diyoruz. Biz hep matematikten ve rakamlardan bahsediyoruz ama önümüzdeki dönemlerde bunlardan daha önemli olan sosyal bilimler alışverişte çok etkili olacak. Tüketici psikolojisi, toplum psikolojisi, davranış eğilimleri… Bunlarla ilgili araştırmalar yapmadan piyasalarda başarılı olmak aslında mümkün değil.
Bugün hazır giyimde kilogram başına ihracat değeri nedir?
Hazır giyimde 16-17 dolar, toplam ihracatta ise 1,52 dolar. Burada çok yanlış bir algı var, dolayısıyla karar vericilere bir mesaj vermek istiyorum. Şu anda hazır giyim kilogram başına değer olarak üçüncü sırada. Birinci sırada mücevher, ikinci sırada ise savunma sanayi var. Bunu kimse bilmiyor ya da bildiği halde bunu yeterince önemsemiyor. Hazır giyim bu ihracatı marka olarak yaptığı zaman bu değer 50 ila 100 dolar arasına çıkıyor.
Bugün örneğin İtalya’da ve Fransa’daki dünya markalarına baktığımızda tüm algıyı oluşturan ve o ülkenin imajına katkıda bulunanlar hangi sektörün markaları? Dünya değerler ekonomisine gidiyor ve değerler ekonomisinde hangi sektörle yer alacağınıza doğru karar vermelisiniz. Bunları yok saymadan karar vermeniz lazım. Elimizdeki bu kadar deneyim kazanmış bir sektörü yok saymayı kabullenemiyorum.
“HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ YOK SAYILMAMALI”
Türkiye hazır giyimde küresel rekabet gücünü artırmak için sizce hangi adımları atmalı?
Birincisi üretim altyapısını korumalı, çünkü şu an bu konuda kan kaybediyor. Bunu korurken de üretim teknikleri açısından kendini geliştirmeli. Aynı zamanda hazır giyim olarak, global anlamda rekabetin içinde yer alabilmek için kendi farklılığımızı ve özgünlüğümüzü ortaya koymamız lazım. Dünyadaki herhangi bir markanın takipçisi olmamalıyız. Biz kendimize ait değerlerle ortaya çıkmalıyız. Kendi koleksiyonlarımız ve inovatif ürünlerimizle öne çıkmalıyız. Bunlarla etki yaratarak kendimizi dünya piyasalarında kabul ettirebiliriz. Anadolu’ya baktığınız zaman, böyle bir kaynak dünyanın hiçbir yerinde yok. Belki adede dayanan üretim konusunda rekabet etmekte zorlanabiliriz ama özellikle tasarıma ve koleksiyon mantığına dayalı bir üretim altyapısıyla kendi farklılığımızı ortaya koyabiliriz.
Son olarak iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
En çok ihtiyacımız olan şey barış, uyum, denge ve karşılıklı empati… İnşallah hep beraber bunları buluşturabiliriz.