Edirne Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Özay Öztürk, “Türkiye, yılda yaklaşık 100.000 adetin üzerinde gebe düve ithalatı yapıyor ve bu durum 600-650 milyon dolar dövizin yurtdışına çıkmasına neden oluyor. Trakya’nın aşılı ve hastalıklardan ari bir bölge olması avantajını kullanarak bu üretimi burada gerçekleştirmek istiyoruz. Projeyi Tarım ve Orman Bakanlığı’na sunduk ve olumlu geri dönüş aldık. Uzun vadede, Türkiye’nin damızlık hayvan ihtiyacını yerli üretimle karşılamak ve yurtdışına bağımlılığı azaltmak temel hedefimiz” dedi.
Trakya Bölgesinin ve ülkemizin en proaktif ticaret platformlarından biri olan Edirne Ticaret Borsası, yerel üreticilerin ürünlerini şeffaf bir ortamda alıcılarla buluşturma misyonunu sürdürüyor. Özellikle buğday ve ayçiçeği gibi tarım ürünleri ile canlı hayvanların salon satışlarıyla bölgede önemli bir rol üstlenen borsa, paydaşları için istikrarlı bir şekilde değer yaratmaya devam ediyor.
Trakya’da, Türkiye’nin hastalıklardan ari damızlık hayvan üretim merkezi olma hedefi doğrultusunda önemli bir projeyi hayata geçirmenin haklı gururunu yaşadıklarını söyleyen Edirne Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Özay Öztürk ile ari damızlık hayvan projesi başta olmak üzere, borsanın 2025 yılı hedeflerini ve ülke gündemindeki önemli konuları ele aldık.
Öncelikle, Edirne Ticaret Borsası özelinde neler söylemek istersiniz?
Edirne Ticaret Borsası, işlevsel bir borsa olarak haftanın beş günü şeffaf bir şekilde salon satışlarını sürdürüyor. Bu durum, özellikle bölgede üretilen ürünlerin değerlendirilmesi ve fiyatların oluşması açısından çok değerli. Ürün analizleri tamamlandıktan sonra elektronik ortamda satış yapıyoruz. Üreticiler, satışları anlık olarak gözlemleyebiliyor ve sattıkları ürünlerin ödemelerini aynı gün alabiliyor. Vadeli satış veya mevcut olmayan ürünün satışı yapılmıyor; her şey reel ve şeffaf şekilde işliyor.
Canlı hayvan satış tesislerimizde açık artırma usulünde satışlar gerçekleştiriliyor. Hayvanlar, evrak ve veteriner kontrollerinin ardından elektronik ortamda açık artırmayla satılıyor. 2024 yılında yazılım ve altyapı düzenlemesiyle küçükbaş canlı hayvanları da satış salonumuzdaki işleyişe dahil ettik. Türkiye’de bu sistemi uygulayan ilk ve tek ticaret borsasıyız.
Aynı zamanda lisanslı depoculuk yapan ilk borsalardan biriyiz. Şu anda 66.000 ton kapasiteli bir lisanslı depomuz var ve doluluk oranımız %96 seviyesinde. Depomuza gelen ürünlerin çoğunluğu üretici tarafından getiriliyor. Lisanslı depoculuk sisteminin en önemli kriterlerinden birisi üreticinin malını değerlendirebilmesidir. Bu noktada, üreticinin doğrudan malını getirip lisanslı depoya teslim edebildiği bir yapı oluşturduk ve Türkiye’de bu alanda örnek bir modeliz.
Yeni projeniz olan damızlık üretim merkezi ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz Beyin Edirne’ye geldiği toplantıda ve ardından Tarım ve Orman Bakanımız İbrahim Yumaklı’nın katıldığı bir toplantıda, yıllardır dillendirdiğimiz bir konuyu tekrar gündeme getirdik. Türkiye’nin damızlık ihtiyacını Edirne’den, Trakya’dan temin edelim istiyoruz. Bu konu uzun zamandır gündemimizdeydi. Sayın Valimiz Yunus Sezer’in desteğiyle projeyi hayata geçiriyoruz ve bu bizi çok mutlu ediyor.
Türkiye, yılda yaklaşık 100.000 adetin üzerinde gebe düve ithalatı yapıyor ve bu durum yaklaşık 600-650 milyon dolar dövizin yurtdışına çıkmasına neden oluyor. Ayrıca, ithal edilen hayvanlarla ilgili kalite sorunları yaşanabiliyor. Biz, Trakya’nın aşılı ve hastalıklardan ari bir bölge olması avantajını kullanarak bu üretimi burada gerçekleştirmek istiyoruz. Üreticilerimizin üretim bilinci oldukça yüksek. Projeyi Tarım ve Orman Bakanlığı’na sunduk ve olumlu geri dönüş aldık.
Proje, iki ana başlığa ayrılıyor. Birincisi ari damızlık hayvancılık organize bölgesinin kurulması, ikincisi ise aile tipi işletmelerin sürece dahil edilerek ari damızlık üretimi yapması. Aynı zamanda yüksek kaliteli damızlık hayvanların üretimi için iç piyasadan ve yurtdışından seçilen hayvanlar bu sürece dahil edilecek.
Peki, bu süreçte Edirne Ticaret Borsası’nın rolü ne olacak?
Edirne Valimiz projenin liderliğini yapıyor ve Tarım ve Orman İl Müdürlüğümüz sürecin içinde yer alıyor. Edirne Ticaret Borsası olarak biz de bu sürecin içindeyiz. Yurtdışından temin edilecek hayvanların ithalatını, iştirak şirketimiz aracılığıyla yapacağız. 21 günlük karantina sürecinin ardından talep edilen işletmelere bu hayvanları ulaştıracağız. Bu ticarette herhangi bir kâr amacı gütmeyeceğiz, projeye sosyal bir sorumluluk olarak bakıyoruz.
Türkiye’nin gelişen bir nüfusa sahip olduğunu gözlemliyoruz. Her geçen gün ihtiyaçlar artıyor. Alacağımız yavrular büyüdüğünde, tabii ki yüksek kaliteye sahip oldukları için yüksek verimli inekler haline gelecekler. Bu hayvanların erkek materyallerini de beside kullanacağız. Yer tahsisi için uygun alan tespit edildi. Bu 3.000 dekarlık alanın içinde üretimi ilk olarak 25 sağmaldan başlayıp daha sonra 50, 100, 150 ve 200 sağmala kadar çıkacak olan işletmeler kurulacak. Aynı zamanda bu yapının içinde gübreden enerji üretimi ile ilgili çalışmalar yapılacak. İlerleyen günlerde ise ari sütün işlenmesi ve bu işlenen sütlerin yurt içine, hatta Avrupa’ya ihracatı için bir üretim tesisi de faaliyete geçecek.
Bu hayvanların kontrol ve sertifikasyonlarını da biz gerçekleştireceğiz. Hayvanların damızlık kalitelerinin çok yüksek olması, sözleşmeli üretim yapılması ve bu üretimde hayvanların sağlığından seçilen tohumun kalitesine kadar birçok süreci sertifikasyon programına dahil edeceğiz. Bu sayede damızlık ihtiyacı olan işletmeler, bu sertifikalara sahip hayvanları gönül rahatlığıyla işletmelerine alabilecekler.
Hayvanlar hangi ülkelerden getirilecek?
Damızlık kalitesi yüksek olan ülkelerden temin etmeyi planlıyoruz. Örneğin, Almanya, Hollanda ve Avusturya gibi ülkelerle görüşmeler yapılacak. Süt verimi açısından Holstein birinci sırada, ancak projeye Simmental gibi kombine ırkları da dahil etmeyi düşünüyoruz.
Bu proje için hedefleriniz nelerdir?
Projenin ilk etapta 15.000 adet damızlık hayvanla başlamasını hedefliyoruz. Süreçte üreticinin dahil olma oranını gözlemlemek önemli. Organize bölgeler için yatırımcı sıkıntısı yaşanacağını düşünmüyoruz çünkü ciddi teşvikler var. Ayrıca, aile tipi işletmelerin modernize edilmesi ve büyütülmesi de proje kapsamında desteklenecek. Uzun vadede, Türkiye’nin damızlık hayvan ihtiyacını yerli üretimle karşılamak ve yurtdışına bağımlılığı azaltmak temel hedefimiz. Açıkçası, şu anda tamamen odağımızı damızlık üretimine verdik. Çünkü çok değerli olduğunu düşünüyoruz. Bu proje, kendi kendimize yetebilme noktasında çok önemli bir proje.
Bölgemizde çok sayıda boş işletme bulunuyor. Bu işletmelerde hayvan varsa ilk önce sağlık kontrolü yapılması gerekiyor. Ancak bu süreç sonunda işletme arilik statüsü kazanabilir ve ari damızlık yetiştirmeye başlayabilir. Ayrıca, işletmelerdeki damızlık hayvanların kalitesi çok önemli. Sertifikalı üretimde damızlık hayvanları satarken aradaki parasal fark çok büyük olabiliyor. Örneğin, 90-100 bin liraya satılacak bir hayvanı 130-150 bin liraya satabilirsiniz. Bu da üretici açısından katma değerli bir iş haline geliyor.
Organize damızlık hayvancılık bölgemizde ilk etapta 1.000 ya da 2.000 sağmal kapasiteli bir işletme kurmayı istemiyoruz, çünkü buna daha çok bir sosyal proje olarak bakıyoruz. Ve öncelikle bu bölgedeki yatırımcıları ve işletmeleri sisteme dahil etmeyi düşünüyoruz. İlerleyen zamanlarda talep artarsa, ilave büyüme alanları değerlendirilebilir. Bu bölgeye yatırım yapacak kişileri organize sanayinin yönetimi belirleyecek. Ancak burada doğru olan, sektörle ilgili bilgi sahibi, bu işi bilen kişilerin yatırım yapması. Çünkü bu iş göründüğü kadar kolay değil. Çok zor bir iş olmasa da bilgi ve deneyim gerektiren bir alan. Bu işi bilmek, takip etmek ve içinde yaşamak gerekiyor.
Proje Edirne’de pilot uygulama olarak başlıyor. Sonrasında Kırklareli ve Tekirdağ da plana dahil olacak. Tüm Trakya’da uygulanacak olan bu projede, üretilen damızlık hayvanların satışı dijital ortamda yapılacak. Bu hayvanların görsellerinin yanı sıra verimlilik detayları gibi bilgiler satış öncesinde sunulacak. Türkiye’nin tüm coğrafyasındaki ihtiyaç sahipleri buradan hayvan tedarik edebilecek. Üretici ile alıcıyı bir araya getirerek ödemelerin yapılması ve diğer işlemler için garanti sistemleri oluşturacağız. Aynı zamanda canlı hayvan borsamızdaki gibi fiziki satışlarımız da olacak. Daha sonra hayvanlar taşıma araçlarıyla alıcılara teslim edilecek.
Sizinle biraz da ülkemizdeki tarım ve hayvancılığın gelişimini ve de yaşanan sorunları konuşmak isteriz… Konuyla ilgili görüş ve düşünceleriniz nelerdir?
Türkiye çok büyük bir coğrafyaya sahip, çok farklı ürünler üretiliyor. Üretimin planlanması hemen gerçekleşecek bir şey değil. Bir süreç gerektiriyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın şu anki çalışmalarını kendi adıma olumlu buluyorum. Ancak biraz zamana ihtiyaç var. Çalışmaların arkasında durmak ve sürecin olgunlaşmasını beklemek gerekiyor. Organize sanayi bölgelerinin kurulması elbette gerekli. Ancak bu sanayi bölgeleri marjinal arazilere yapılırsa, yani tarım vasfı olmayan alanlarda kurulursa daha az sorun teşkil edebilir.
Bunların yanında bana göre en büyük sorun, köylerdeki tarım faaliyeti yapan vatandaşların yaş ortalamasının 60’a yaklaşması. İlerleyen yıllarda bu yaş daha da artacak. Gençleri köylerde tutamıyoruz çünkü tarımda yeterince kazanç elde edemiyorlar. Bu durumu değiştirebilmek için, gençlerin veya orta yaşlıların ekonomik özgürlüklerini sağlamalı ve köylerdeki sosyal hayatı iyileştirmeliyiz. Böylece üretimden kopmalarını engelleyebiliriz.
Öte yandan, hayvancılığın tamamen endüstriyel işletmelere odaklanmaması gerekir. Endüstriyel işletmelerin yatırımcıları karşılığını almak ister ve para kazanamadıkları durumda, işletmelerini küçültme veya kapama yoluna gidebilirler. Oysa köydeki üreticiler, bu tür bir refleksi çok daha yavaş gösterir. Bu yüzden, köylerdeki aile tipi işletmeleri de muhafaza etmeli ve ölçeklerini büyütmeliyiz. Endüstriyel işletmeler olacak, ancak aile işletmelerinin de gelişmesi gerekiyor.
Ekonomiyle ilgili mevcut durumu ve genel gidişatı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bugüne kadar çok büyük bir resesyonun oluştuğunu düşünmüyorum. Ancak özellikle kış aylarında bunun etkilerini daha fazla hissedebiliriz. Mayıs ayının sonuna kadar yoğun bir şekilde resesyonu yaşayacağız. Dolayısıyla enflasyonla ilgili sorunu başımızdan artık atmamız gerekiyor. Bunun bir bedeli var ve farkındayız; şu anda herkes bu bedeli ödüyor. Ancak ne olursa olsun bu süreci bitirmek gerekiyor.
Son olarak, Edirne’nin gelişimi hakkında neler söylemek istersiniz?
Edirne, Avrupa’nın sınırında ve Türkiye’nin en büyük metropolüne 200 kilometre mesafede bulunan, ulaşımı oldukça rahat bir şehir. Aslında cazibe merkezi haline gelen bir yerden bahsediyoruz. Organize sanayi bölgemizdeki boş alanların dolması gerektiğini düşünüyorum. Bu alanlar dolarken daha çok teknoloji ve çevreci üretimlerin yapıldığı yatırımların yapılmasını tercih ederim. Turizm sektörü de ciddi anlamda gelişiyor. Her geçen gün yatak kapasitesi artıyor ve misafir sayısı yükseliyor. Bu anlamda güzel çalışmalar yapılıyor. Tarımsal üretim konusunda da ciddi bir bilinç var ve üretim önemli seviyelere gelmiş durumda. Belki bu üretimi daha katma değerli ürünlere dönüştürmek doğru olabilir. Bölgedeki üreticiler, bu tür değişikliklere hızlıca adapte olabilecek kapasitede.