
İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık, “Türkiye’nin sayılı Ar-Ge merkezlerinden biriyiz ve kurulduğumuz günden bu yana Ar-Ge’ye büyük önem veriyoruz. Sektördeki birçok ilk İnoksan tarafından gerçekleştirilmiştir. Üstün kalitemizle sektöre öncülük yapmaya devam ediyoruz. Ürettiklerimizin sektöre örnek olmasını hedefliyor ve bunun için büyük çaba sarf ediyoruz” dedi.
Endüstriyel mutfak sektörünün öncü isimlerinden İnoksan, yerel ve küresel pazarda güçlü konumunu sürdürüyor. 1980 yılında küçük bir atölyede başlayan serüven, bugün 25.000 m2 kapalı alanda üretim yapan modern bir fabrikada dünya mutfaklarına değer katıyor. Beş kıtaya ihracat gerçekleştiren ve üretiminin yüzde 35’ini dış pazarlara sunan İnoksan, Ar-Ge’ye verdiği öncelik ve inovatif ekipmanlarıyla uluslararası arenada rekabet ediyor.
Yüzlerce çeşit endüstriyel mutfak ürünü ve aksesuarıyla otel, restoran, kafe ve diğer işletmelere kapsamlı çözümler sunan şirket, satış sonrası hizmet ağıyla da müşteri memnuniyetini ön planda tutuyor. İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, İnoksan’ın sektördeki öncülük vizyonunu ve global hedeflerini konuştuk.
Öncelikle, 2024’ü İnoksan özelinde nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yılın başında planladığımız hedeflere ulaştık ve bu hedefleri aşmayı başardık. Bu durum bizim için oldukça sevindirici. Türkiye ve dünya genelinde yaşanan sektörel sıkıntıları göz önüne aldığımızda kendimizi şanslı görüyoruz. Tabii ki bu başarı emekle elde edildi. 44 yıldır bu sektörün içerisindeyiz ve bilgi birikimimizle fark yaratmayı başardık. Önceki yıllara kıyasla daha yüksek hedefler belirlemiştik. Bu motivasyonla geçtiğimiz yıl boyunca bir heyecanı sürdürdüğümüzü söyleyebilirim. Kendi içimizde iyi bir iletişim kurduk ve yüksek motivasyonla çalıştık. Zor ama keyifli bir yılı geride bıraktık. Yurtdışı pazar payımızı yüzde 40 seviyelerine çıkardık. Dünyaya mal satmak, ürünlerimizin kalitesinin dünya çapında kabul gördüğünü kanıtlıyor. Türk firmalarının artık bütün dünyada rüştünü ispat ettiğini düşünüyorum. 2024 yılında özellikle Afrika ve Türkî cumhuriyetlerde yoğun bir şekilde çalıştık.
2025 ile ilgili hedef ve beklentileriniz neler?
Pazarlarımızı korumak bizim için hayati önem taşıyor ancak maliyetler oldukça yüksek. Yine de 2025 yılının iyi geçeceğini umuyorum. Türkiye genelinde konkordato ilanlarının arttığını ve işsizlik oranlarının yüksek seviyelerde olduğunu gözlemliyoruz. Özellikle belli sektörlerde ciddi problemler yaşanıyor. Ancak bizim açımızdan tablo çok karanlık değil. İlk üç ay için yaptığımız değerlendirmeler, geçen yılın üzerine koyacağımızı gösteriyor.
İnoksan özelinde Ar-Ge’nin önemi nedir?
Türkiye’nin sayılı Ar-Ge merkezlerinden biriyiz ve kurulduğumuz günden bu yana Ar-Ge’ye büyük önem veriyoruz. Ar-Ge, yenilik ve öncülük demektir. Sektördeki birçok ilk İnoksan tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu anlamda bir rol model misyonu üstlenmiş durumdayız ve bu anlayışımızı sürdürmek zorundayız. Ürettiklerimizin sektöre örnek olmasını hedefliyoruz ve bunun için büyük çaba sarf ediyoruz. Firma bünyesindeki Ar-Ge birimimiz, üniversitelerle düzenli olarak iş birliği yapıyor ve danışmanlık alıyor. Ancak artık sektörde olmayan bir şeyi icat etmek istiyoruz. İtalya’dan sonra dünyanın ikinci mutfak ülkesi konumundayız. Bu başarı, genç mühendislerin ve yazılımcıların sektöre katkısıyla ve yıllar süren çalışmalar sonucunda elde edildi. Dolayısıyla bundan faydalanmamız gerekiyor.
Ürünlerinizde fonksiyonellik ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Artık hayatımızın her alanındaki ürünlerde fonksiyonellik arar hale geldik. Endüstriyel mutfakta da bu durum ön plana çıkmış durumda ve biz de bu dönüşüme öncülük ediyoruz. Şartlar bizi bu değişikliklere yönlendiriyor. Türk firmalarının bu alanda çok büyük mesafe kat ettiğini söyleyebilirim. Bunun birinci nedeni, sorun çözme yetenekleri ve satış sonrası hizmetlerdeki başarılarıdır.
Ayrıca marka takıntısının büyük ölçüde aşıldığını düşünüyorum. Yerli üretim ürünlere olan ilgi her geçen gün artıyor. İnsanlar markanın öneminin farkında. Ancak Türkiye’nin yıllardır ihracat yapan önde gelen firmaları dünya çapında markalar haline gelemedi. İş dünyasının ve girişimcilerin öncelikle katma değere ve markanın gücüne inanması gerekiyor. Marka yaratmak, katma değer üretmek ve ülkenin emeğini daha iyi bir değere satmasını sağlamak; ihracatı artırmakla aynı şey değil. Bu ayrımın farkında olmak gerekiyor. İhracata yönelik desteklerin yanı sıra bu anlamdaki yardımların da artması gerekiyor. Devletin de bu konudaki eğitimleri yoğunlaştırması lazım.
“AŞÇILARIN FİKİRLERİNE DEĞER VERİYORUZ”
Aşçıların görüş ve önerileri endüstriyel mutfak ürünlerinin geliştirilmesine nasıl etki ediyor?
Kesinlikle, çünkü günümüz aşçıları çok daha farklı bir profile sahip. Eskiden yemeğini yapar ve başka işlere karışmazlardı. Ancak şimdiki aşçılar aydın, eğitimli ve kendi aralarında da rekabet eden bireyler. En başta kullanım kolaylığı talep ediyorlar. Bu nedenle onlar bizim danışmanlarımız ve yönlendiricilerimiz. Onların fikirlerine her zaman değer veriyoruz çünkü nihayetinde çalışmalarımız onların rahatlığı için yapılıyor. Aşçıların görüşlerini dikkate alan ve onlarla etkili iletişim kuran firmalar çok daha hızlı ilerleme kaydediyor.
Açıklanan asgari ücret zammı konusunda neler söylemek istersiniz?
Artışın %30 seviyesinde kalması aslında tüm toplumu olumsuz etkiledi. İşçi-işveren ilişkileri üzerinde de olumsuz bir etki yaratacak gibi görünüyor. Bu zammı uygulamak isteyen işletmelerin sorun yaşayacağını düşünüyorum. TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı yüzde 45 civarındayken, asgari ücret zammını baz almak işçiler açısından haksızlık olur. Dolayısıyla iş dünyasının doğru adımları atması ve bu tür yanlışlara düşmemesi gerektiğine inanıyorum. Devlet, mali politikalarını uyguluyor olabilir ancak firmalar adına bu düzenin sürdürülebilirliği konusunda şüphelerim var. Yüksek enflasyon dönemlerinde yılda yalnızca bir kez zam yapılması da bence yeterli değil.
Türkiye ekonomisinin yeniden ayağa kalkması için nereden başlanmalı sizce?
Öncelikle ülkeye inanmakla başlar her şey… Yerel girişimciler bile geleceği göremediği için büyük yatırımlar yapmaktan kaçınıyor. Adım adım ilerliyor ya da beklemeyi tercih ediyorlar. Dış pazarın da halihazırda bize güvenmediği bir ortamda ilerleme kaydetmek mümkün değil. Oysa güvenilir bir ülke olmak bu kadar zor değil. Ayrıca refahı yaymak konusunda da ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Derecelendirme kuruluşlarının Türkiye için yaptığı not artırımlarını tüm kesimler hissetmeli.
“İNSANİ ÇALIŞMA KOŞULLARI SAĞLANMALI”
Çalışan kesim sizce neden sanayiyi değil de, hizmet sektörünü tercih ediyor?
Bu anlamda oldukça garip bir dönemden geçiyoruz. Sokak aralarına kadar yeme içme sektörünün hakimiyeti artmış durumda. Gençler ise uzun zamandır sanayiden uzaklaşmış bir profil sergiliyor. Öyle ki sanayi için emeklilerden umut bekler hale geldik. Anne babasıyla yaşayan ve bir işte çalışmayan genç nüfusun sayısı hızla artıyor. Üniversiteye gitmeyen kişi sayısı da oldukça azaldı. Bu durum aileler için olumlu bir gösterge gibi görünse de piyasadaki iş imkanlarının sınırlı olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Üniversite sayısının fazla olması nedeniyle bu durumun artık bir ayrıcalığı kalmadı.
Hizmet sektörünü tercih eden gençlerin, sanayiye adapte olamama korkusu taşıdığını da düşünüyorum. Çünkü hiçbir öğrenci fabrikada çalışmaya uygun bir şekilde yönlendirilmiyor. Ancak düzgün bir ücret politikası uygulandığında, gençlerin liseden sonra sanayide çalışmaya yöneleceğine inanıyorum. Günümüzde ustalar, mühendislerden daha yüksek maaş alıyor ve bunun cezbedici olacağı bir dönemin başlayacağını düşünüyorum. Asgari ücretle çalışacak personel arayanların işi oldukça zor. İşçilerin, işletmeleri besleyen en önemli güç olduğu gerçeğini benimsemek ve buna yönelik bir bakış açısı geliştirmek gerekiyor. İnsani çalışma ortamları oluşturulmadıkça bu durumun değişmeyeceği aşikâr. Ancak bu şartlar sağlandığında mevcut durumun düzelebileceğine dair işaretler görebiliriz.
Son olarak, halka arz konusundaki düşüncelerinizi de alabilir miyiz?
2026 veya 2027 yılında firmamızın halka arz edilmesini planlıyoruz. Bu doğrultuda hazırlıklarımız devam ediyor. Halka arz konusunda denetimlerin oldukça sıkı hale gelmesini doğru buluyorum çünkü işin sonunda bu durum halka olumsuz yansıyabilir. İki yıl önce halka arzı planlamıştık ancak gerekli şartları oluşturmak konusunda ancak toparlanabildik. Bu ivmeyle belki yurt dışında bir yatırım ya da satın alma gerçekleştirebiliriz. Halka arz, birçok fırsatın kapısını aralayabiliyor. Geçmişte bu konuyla yeterince ilgilenmemiştik; ancak artık neyin ne olduğunu iyice kavradık. Türkiye’nin önde gelen firmalarıyla temas halindeyiz ve bu konuda bilgi aldık.