Türkiye’de olduğu kadar yurtdışında da şube sayılarını hızla artıracaklarını vurgulayan Oses Grup Yönetim Kurulu Başkanı Osman Yaşar, uluslararası bir fast food markası olduklarını ve çiğ köfteyi dünyanın her tarafına ulaştıracaklarını ifade etti.
Bugün 60 ilde 600’e yakın şubeyle faaliyet gösteren Oses Çiğ Köfte, Türkiye’de franchising liginde 4. sırada yer alıyor. Yurtdışında da şubeleri bulunan, sektörün lideri konumundaki Oses Grup Yönetim Kurulu Başkanı Osman Yaşar ile Oses’in hedeflerini ve sektörün gelişimini konuştuk.
Sizi çiğ köfte alanında yatırıma sevk eden nedir?
Daha önce işlettiğimiz restoranda çiğ köfte yapıp ikram eder ve de satışını yapardık. Talep vardı ve bu alanda bir boşluk olduğunu gördük. İlk olarak 1992 yılında bir arabayla seyyar satmaya başladık. İş yapıp para biriktirince Sultangazi’de bir şube açtık. Zaman içinde talep artınca ve iş hacmi büyüdükçe fabrikasyon üretime geçmeye karar verdik.
Oses’in genel olarak faaliyet yapısını anlatır mısınız?
Çiğ köfte işi yapıyoruz. Türkiye’de ilk franchising ağını geliştiren ve çiğ köfteyi ilk sanayileştiren biziz. Ondan sonra büyüdük zaten. Bir zamanlar çiğ köfte etli olarak sıra gecelerinde yoğruluyordu. Biz bunun etini çıkardık, endüstriyel anlamda makinesini bulduktan sonra büyüyebildik. Onlarca firma var Türkiye’de bildiğiniz üzere ama biz iddialı konuşuyoruz: çiğ köfteyi dünyanın her tarafına ulaştıracağız. Böyle bir hedefimiz var. Tabii Türkiye’de zorlandık sektör olabilmek için.. Hala onun zorluklarını çekiyoruz. Bizim işimizin asıl sermayesi insandır. Bunun dışında çok fazla yatırım gerektiren bir iş değil. Tabii meslek olarak tam oturmuş da değildir aynı zamanda.
Çiğ köfte işinin kurumsallık sağlayamamasının nedeni nedir?
Küçük yatırımcılar çoğunlukta olduğu için kurumsallaşamıyoruz. Büyük yatırımcı ilgilense bunun departmanını da kuracak, eğitimlerini de oluşturacak, daha ciddi düşünecek. Tabii bunun gerisindeyiz henüz..
Büyük yatırımcı neden sektöre girmiyor sizce?
Türkiye’de çiğ köftecilik komik bir iş zaten. Türkiye’de çiğ köfte işi yapıyorum dediğiniz zaman bunu bankacı da kabul etmiyor, başka sektörlerde kabul etmiyor. Daha 5-6 senedir ön plana çıktı.
Simit de 10 sene öncesine kadar sektör olarak görülmüyordu, şimdi zincir mağazalar şeklinde büyüdü. Çiğ köfte sektörü de aynı şekilde büyüyemez mi?
Simit bir furya oldu, şimdi azaldı. Birkaç firma kaldı. Çiğ köfte işini maalesef bilen de yapıyor, bilmeyen de yapıyor. Öyle bir sıkıntımız var. Şu anda çiğ köfte işini gıdacı, lokantacı ya da küçük çapta bir işte çalışanlar, sermaye gerektirmediği için evde de yoğurup satabiliyor. Bu da rekabet yaratıyor ve pazar payları düşüyor.
Sektörde kaliteyi arttıracak yeni çıkan yasalar ve yaptırımlar hakkında neler söylemek istersiniz?
Gıda sektörüyle alakalı mutlaka gıda kodeksi olacak, kodeksin getirdiği kurallar olacaktır. Nitekim önümüze çıkıyor; Tarım Bakanlığı’nın yaptığı çalışmalardan dolayı çiğ köftenin ömrü 4-5 günken, şu anda 2-3 güne düşüyor. Katkı maddelerinin çıkartılmasıyla beraber gıdanın ömrü azaldı. Sivil toplum olarak bir derneğimiz var. Dernekte faaliyet göstermek istiyoruz ama daha çok gerilerdeyiz. Ama kurum olarak biz bu işe inanıyoruz. Bu işin dünyada tutabileceğine inanıyoruz. Adımlarımızı ona göre atıyoruz.
Çiğ köfte popüler bir sektör mü, yoksa sürdürülebilir bir sektör mü sizce?
Öncelikle çiğ köftenin besleyici özelliği vardır. Sağlık açısından bakıldığında; özellikle baharatlar olduğu için, bulgurda da lif olduğu için metabolizmayı çalıştırıyor, kilo aldırmıyor ve sizi gripten koruyor. Artık çocuklar babalarını arayıp, “Akşam bize çiğ köfte getirir misin?” diyorlar. Yani çikolata değil de çiğ köfte istiyorlar. Tabii bu işin keyifli tarafı.. Bu özelliklerinden dolayı bu işin sürdürülebilir olduğunu düşünüyorum.
Pekiyi çiğ köfte fast food diyoruz. Çiğ köftenin yanına başka bir ürün koyma planınız var mı?
Bunu bazı firmalar yapıyorlar, farklı ürünler koyabiliyorlar ama biz buna karşıyız. Etini kasabından, domatesi manavından, çiğ köfteyi de çiğ köfteciden alacaksın diyoruz. Yani karma bir şey yapmamaya çalışıyoruz. Tek ürün satıyoruz ve bunu destekliyoruz. Yani karma ürün olduğunda buradan ürününüze güvenemiyorsunuz anlamı çıkıyor. Çiğ köftenin yanına farklı ürünler koyduğunuz zaman şarküteri gibi oluyor, bu da keyifli bir görüntü olmuyor açıkçası..
Sizden franchising almak isteyen, geçimini bu işe bağlayan küçük yatırımcılara karma ürün konusunda kural koyuyor musunuz?
İnsanlar yanlış hesaplamalar yapabiliyorlar. İşte bir tane ondan satayım, bir tane bundan satayım düşüncesiyle günü kurtarmaya çalışıyorlar ama bu doğru değil bana göre. Halbuki çeşit yapacağına 2 kilo fazla satmak daha iyi. Tabii böyle yanlış hesaplamalar tüketiciyi kaçırıyor bana göre..
Çiğ köfte tüketicisi sizce bilinçli tüketici mi?
Bizim markamızın tüketicisi bilinçli tüketicidir, bunu söyleyebilirim. Çiğ köfteciye kimisi karnını doyurmak için gider, kimisi ekonomik diye gider. Ama biz öyle müşteri istemiyoruz. Yediği köfteden lezzet alan, keyif alan bilinçli müşteri istiyoruz. Tabii bilinçli müşteri ürünün kalitesini, lezzetini, kıvamını, tazeliğini sorgulamalı.
Oses’i diğerlerinden ayrıştıran fark ve özellikler nelerdir?
Biz öncelikle sevgimizi katıyoruz. Üretimde aşağı yukarı aynı ürünler kullanılıyor ama herkesin el lezzeti farklıdır. Tabii buna teknoloji de girse, sonuçta insan gücüyle yapılıyor. Bizim ürünümüzün kalitesi ve lezzeti test edilmiştir. Standart üretimimiz var. Biz bu işi kurumsal bir yapıyla sürdürmeye çalışıyoruz. Gıda mühendislerimiz var; şubelerimizi periyodik olarak denetliyorlar. Ürünlerimiz günlük ve taze olarak çıkıyor. Konseptimiz çok farklı. Biz uluslararası bir marka olduğumuzu iddia ediyoruz. Nitekim Kanada ile ilgili görüşmelerimiz var. Almanya’da devam ediyor. Fransa’da bir tane şubemiz var, Çin’de 3 tane şubemiz var. Ham maddesi buradan gidiyor, orada harman yapılıyor.
Yurt dışındaki müşteriler yabancı mı yoksa sadece Türk müşteriler mi?
Şu anda yurtdışındaki müşterilerimizin yüzde 80’i Türk, yüzde 20’si yabancılardan oluşuyor. Aslında yüzde 20’lik bir oran bizim için iyi bir oran. Bakıldığında biz Türkiye’de de bu işi belli bir yere getirene kadar çok zorlandık. Benim komşum bile benden 2 sene sonra alışveriş yapmaya başladı.O bakımdan müşteri edinmek kolay değil, belli bir süreç gerekiyor. Mesela; Almanya’da döner vardı ama sonradan yaygınlaştı. Zaman içinde çiğ köftenin de yaygınlaşacağına inanıyorum. Bir de bu ürünün vejetaryenlere yönelik de olması ayrı bir özellik. Sonuçta ben ürünüme yüzde yüz güveniyorum ve uluslararası fast food olacağına inanıyorum.
Çiğ köfte yatırımları belli bir doyuma ulaştı mı Türkiye’de?
Bana göre bu şu anda yüzde 60’larda. Daha yüzde 40’lık bir boşluk var Türkiye’de. Çünkü her caddede bir kuruyemişçi varsa, bir de çiğ köfteci olması lazım.
Türkiye’de şu anda kaç şubeniz var?
635 şubeye ulaştık. Türkiye’de 60 ilde şubelerimiz var. Tabii bu sayı giderek artıyor. Üretim olarak İstanbul ve çevre illerde ağırlıklı olarak üretimimiz var. Bunun yanında Adana’da üretim tesisimiz var, bir tane Ankara’da olmasını planlıyoruz, daha sonra 1 tane de İzmir’de olacak inşallah. Biz burada da üretip şehir dışına gönderebiliriz ama günlük ve taze olması önemli. O yüzden farklı illerde imalathaneler açmaya devam edeceğiz.
Nasıl bir franchising politikanız var?
Bir kere bizden franchise almak isteyen öncelikle işe inanmalı, işi sevmeli, işin başında durmalı. Lokasyon keyifli olmalı, 3-5 ay sonra tabelayı indirmemeli. Biz 15 bin lira verin işin patronu olun diyoruz. Önce başvuran kişi dükkanı buluyor, biz dekorasyonunu yapıp anahtarı teslim ediyoruz. Yani bugün para verseniz 600 kişiyi tutamazsınız. Bu kolay değil. Şubeleşmede bu başarıyı elde ettik.
Bu sektörde nasıl bir rekabet yaşanıyor?
Bu rekabette fiyatlar düşüyor. Fiyatlar düşünce ister istemez kalite de düşüyor. Bundan çok rahatsızız kurum olarak. Sektörde üretim yapan onlarca marka var ama kurumsal anlamda üretim yapan ve satan 3-4 firma var. Bunların da kaliteden taviz vereceklerini sanmıyorum.
Lavaşla ilgili birtakım iddialar var. Bunun sizce aslı nedir?
Son zamanlarda lavaş yapımında lavaşın esnek olması için sistein denen maddeyi kullananlar var. Biz bu maddeyi kullanmıyoruz. Ayrıca gıda mühendislerimiz ürünün tahlilini yapar ve ondan sonra satışa izin verirler. Sistein belki sağlık açısından zararlı değildir ama inanç anlamında vahim bir durum var. Kullanılan bu maddenin organik olanı, bir de olmayanı var. Organik olan daha pahalı. Organik olmayanda ise domuz kılı dediğimiz esneklik sağlayan madde var.
Oses çok hızlı büyüyen bir firma, haliyle cazibesi artacaktır. Ortaklık konusunda yerli ve yabancı teklifler gelebilir. Siz buna nasıl bakıyorsunuz?
Biz bir aile şirketiyiz. Çok ortaklı bir yapımız var. Türkiye’de değil de yurtdışında ortaklık teklifleri bekliyoruz.
2015’le ilgili hedef beklentileriniz nelerdir?
Biz büyümeyi sürdüreceğiz. 2014 yılı bizim açımızdan başarılı geçti diyebilirim. İyi çalıştık. 2015 yılının da iyi geçeceğini düşünüyorum. Sanıyorum şube sayısını 700-800’lere çıkarırız.