Üretime başladıkları ilk günden bu yana markalaşmaya önem verdiklerini vurgulayan Burcu Gıda Genel Müdürü Cemil Bahadır sadece Türkiye pazarında değil, uluslararası pazarlarda da aranılan bir marka konumuna ulaştıklarını söyledi.
Burcu Gıda 1982 yılında Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde kurulan ve salça, konserve ve sos olmak üzere yüzlerce ürün üreten bir firma. Bu yıl Burcino markasıyla zeytin ve zeytinyağı üretimine de başlayan Burcu Gıda’nın Genel Müdürü Cemil Bahadır ile Burcu Gıda’nın yurt içi ve yurt dışındaki hedeflerini konuştuk.
Burcu Gıda’nın dünden bugüne gelişini özetler misiniz?
Bizim Grubumuzun serüveni Hakkari Lisesi’nde başladı. Hakkari Lisesi’nden iki arkadaş önce daha ortaokul dönemlerinde manavlık yaptık. Daha sonra manavlıktan marketçiliğe geçtik. Daha sonra Diyarbakır’da toptan dağıtım yeri kurduk. Bir gün tatile Kıbrıs’a gitmem gerekirken bir sorunla karşılaştım ve Kıbrıs’a gideceğime burada Burhaniye’de yaşayan bir arkadaşımın yanına geldim. Buradaki üretim süreçlerimiz de 1982 yılında başladı. Üretimde çok sıkıntı çektik. Bizim hedefimiz marka olmaktı. Ama arkadaşlarım arasında markaya yönelen bir tek bendim, diğer arkadaşlarımız sadece kar etmeyi düşünüyordu. O dönemde 600 metrekare kapalı alanda üretim yapıyorduk. Ticareti toptancı gibi yapmaya çalışıyorduk, sanayinin özelliklerini bilmiyorduk. Daha sonra sanayiyi öğrendik. Biz 2000-2003 yıllarında yaşanan krizde çok iyi planlamayla doğru yöne gittik. Kimsenin doğru düzgün satış yapamadığı dönemde çok iyi satışlar yaptık ve çok karlı bir dönem geçirdik.
Kriz fırsata mı döndü o dönem?
Tabii, bizim için fırsata döndü. Yani herkes malı stoklarken biz ürün satıyorduk. O dönemde yurtdışından makine alıp Bergama’da bir fabrika kurduk. 2004 yılına kadar burada yaklaşık olarak 10 milyon dolar reklam, ürün, promosyon, teknoloji yatırımı yaptık. Markamız orada oluşmaya başladı. Kötü bir makineyle üretim yapabilirdik ama biz en iyisini yapalım dedik. Bu şirketin çatısı altında şu anda 5 tane fabrikası var. Biri sadece sanayi için, sos grubu için yüksek paketler işliyor. Bir tesisimiz de burada sos üretiyor. Bu mamulleri kendi içimizde 150 kişiye denettiriyoruz. 150 kişinin yüzde 85’i o ürüne evet derse topluma sunuyoruz.
Özetle Burcu Gıda, Anadolu lezzetlerini modern teknolojiyle birleştirerek hızla büyüyen bir gıda firması haline geldi. Yapılan yatırımlarla hem kapasitesini hem de ürün yelpazesini genişleterek sadece Türkiye pazarında değil, uluslararası pazarlarda da aranılan bir marka konumuna ulaştı. Domates, biber salçaları başta olmak üzere, ketçap ve mayonez, konserveler, haşlanmış ürünler, hazır yemekler, soslar gibi 12 kategoride 450’yi aşkın ürün çeşidine ulaşmayı başarmış durumdayız.
Türkiye pazarında belli bir bilinirliğe sahipsiniz. Yerli ve yabancı markalarla nasıl bir rekabet yaşıyorsunuz?
Gıda sektöründe her dönem rakipler vardır. Yurtdışında da çok rakiplerimiz var yurtiçinde de. Yurtiçinde çok güçlü rakiplerimiz var. Biz onlara hep saygı duyduk. Çünkü onlar Türkiye’nin köklü firmaları. Yabancı markalarla da rekabet halindeyiz. Çinli, İtalyan, Portekizli ve İranlı firmalarla rekabet halindeyiz.
Bu firmalarla hangi pazarlarda rakipsiniz?
Avrupa pazarında İtalya, Portekiz ve Çin ile rakibiz, Ortadoğu’da İran ile rakibiz, Amerika pazarına geçtiğiniz zaman Kaliforniya ile rakibiz.
Dış rekabette bizi zorlayan nedir?
Dış rekabette eksiklerimiz var. Çünkü iyi tarım yapamıyoruz. Bu şirketlerden kaynaklanmıyor. Ama yanlış tarım yapılmasında biz sanayicilerinde payı var. Biz de yanlış yapıyoruz. Bu da bizi dış rekabette zorluyor.
Burada özel sektöre mi görev düşüyor yoksa devlete mi?
Bu konuda hiç yol alınmadı desem yanlış olur. Yol alındı ama belli bir yerden sonra yol viraj almaya başladı. Bugünkü yönetimin iyi uygulamaları var. Ama bugün basında açıklananların hiçbirisi tarımı doğru bir yere getirmez. Marketleri dolaşıp fiyatları kontrol ediyorlar. Kimse doğru yere neşter vurmuyor. Bu şekilde fiyatları indiremezsiniz. Çünkü Türkiye’de çok yanlış bir tarım politikası var. Öncelikle arazi kullanımı çok yanlış. Arazisini uzun yıllardır görmeyen toprak sahiplerine destekler veriliyor. Marketleri dolaşmak yerine bu desteklerin doğru tespitler yapılıp verilmesi gerekir.
Peki, iyi tarım politikası oluşabilmesi için nasıl bir yol haritasına ihtiyaç var?
Yanlış tarım uygulamalarından dolayı yurtdışında çok büyük sorunlar yaşıyoruz. Az önce bahsettiğim yanlış destekleme politikası dışında yanlış ilaçlama da önemli bir sorun. Bir ülkeyle bir sürtüşme yaşadığımızda en küçük bir ilaç kalıntısı nedeniyle ürünlerimiz gümrüklerden geri gönderiliyor. Bunun acısını biz sanayiciler çekiyoruz. Öncelikle çiftçiyi bu konuda bilinçlendirmek ve eğitmek gerekiyor. Bir diğer konu tohum politikasıdır. Hükümet bugün diyor ki; yerli tohuma döneceğiz. Bunu bir günde yapamazsınız. Bu konuda hata yapıldı. Yurtdışından tohum getirip kullandık. Tarımla uğraşmak aynen nakış işlemek gibidir. Bir tane ilmiği unutursan sonra hepsini bozar. Tarım en az savunma sektörü kadar stratejik bir sektördür. Tarım sanayisini belli bir düzeye getirmemiz gerekiyor. Biz doğru tarım politikaları uygularsak dünya bizim ayağımıza gelir. Çünkü Türkiye’nin iklimi, suyu, toprağı ve ürün kalitesi dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Bugün kendiliğinden marka olabilecek birçok firmamız var. Nitekim biz de bu hatalardan sonra marka olduk. Yerleşik markalar geçmişten gelen alışkanlıkla tüketiciyi ve üreticiyi ihmal ettiler. Biz ise tarımdaki sorunları, yanlışları görüp tüketiciyi dinledik, çiftçiyi dinledik, ürünleri taşıyan sürücüyle konuştuk. Onlara değer verdik, onları dinledik. Bu da marka algımızı güçlendirdi.
Burcu Gıda’nın bugün istihdam politikası nedir?
Aslında bizim şirketimizin istihdam politikasında öncellikle bireye iş hakkı var. Biz işçilikten geldiğimiz için işçilerin bizim için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Bir işçiyi çıkardığımız zaman bizim yüreğimiz sızlamaya başlıyor. Şu anda fabrikamızda 500-600 kişi çalışıyor. Bunların 50-60’sı fazlada istihdam ediliyor. Çünkü yazın da işçi ihtiyacı artıyor. Özellikle teknik elemanı kaybetmek kolay ama kazanmak çok zor. Diğer taraftan devletin istihdam teşviklerini sürdürmesi gerekiyor. Asgari ücretin bile bize ciddi yükü oluyor. Devletin mutlak surette işsizliği azaltabilmesi için acilen kıdem tazminatı sorununu çözmesi lazım. Bunun yüzde 50-60’ını devletin üstlenmesi lazım. Bu tazminatların yüzde 20-30’unu biz ödeseydik belki de burada 600-700 kişi çalışıyor olacaktı. Özetle bu istihdam maliyetleriyle biz uluslararası rekabete giremiyoruz. Biz çalıştırdığımız işçiye birinci sınıf işçinin muamelesi yapmak zorundayız. Eğer bunu yapamıyorsak o işçiyi çalıştırmayacağız.
Satış pazarlama kurgusunu nasıl geliştirmiş durumdasınız?
Biz 2012’den sonra bölge müdürlükleri oluşturduk. Hızlı hizmet vermeleri için gerekli altyapıyı oluşturduk. Onlar bölgesel eksiklerimizi gördüler ve raporladılar. Bölgelerde tüketicilere tattırımlar yaparak ürünlerimize talebi artırmaya çalışıyoruz. Zincir marketlerle ilgili pazarlama bölümümüz var. Ulusal zincirlerin bazılarında yokuz.
Zeytinyağı markanız ‘Burcino’ hakkında da kısaca bilgi verebilir misiniz?
İçinde bulunduğumuz Burhaniye bölgesi bir zeytin bölgesi. Biz de burada 40 dönüm arazi üzerinde 6 bin metrekare kapalı alana ve yıllık 15-20 bin ton işleme kapasitesine sahip bir zeytin fabrikası kurduk. Bu sene başlangıç yaptık. Birkaç gün önce zeytin alımına geçtik. Türkiye’nin yabancı sermaye çekmesi gerektiği bir dönemde iki yabancı ortakla bu yatırımı gerçekleştirdik. Bu ortaklarımızın biri İsveçli, biri Suudi Arabistanlı bir firma. Herkesin yatırımı durduralım dediği bir ortamda eşit sermayeli yatırımla böyle bir tesisi Türkiye’ye kazandırdık. Memlekete hayırlı olsun. Buradaki hedefimiz öncelikle dünyaya Türk zeytinini tanıtmak. Diğer firmalar tanıtamıyor anlamında söylemiyorum. Ama bizim de hedeflerimiz var. Bu yeni bir yatırım. Hemen popüler bir isim olmayı beklemiyoruz. Hedeflerimizi adım adım gerçekleştireceğiz. Ama bu adımları çok dikkatli atacağız. Çünkü yabancı sermayeyi küstürmememiz lazım. Bu fabrikayı kurarken onlara inandık onların da bize inanmalarını sağlamamız lazım.