30 Büyükşehir Belediyesi içerisinde 2021 yılında yatırımların gelire ve gidere oranı üzerinden yaptıkları değerlendirmede İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin 5’inciliği paylaştığını dile getiren Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen yatırımcı belediye kimliğini koruduklarını vurguladı.
Ekonomik kriz ve pandemi koşulları belediyelerin sorumluluklarını daha da artırdı. Mersin Büyükşehir Belediyesi de halkın yaşadığı sıkıntıları dikkate alan bir hizmet ve yatırım anlayışına sahip. Mevcut zorluklara ek olarak artan göç olgusunun getirdiği sorunlarla da mücadele eden Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin hizmetlerini ve projelerini Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer ile konuştuk.
Yaşanan ekonomik kriz yerel yönetimlere daha büyük bir sorumluluk getiriyor. Bu kapsamda yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Temel belediyecilik hizmetlerinin yanı sıra sosyal belediyeciliği de temel ilke edinen bir yönetim anlayışına sahibiz. Ekonomik krizi ve bunun yarattığı hayat pahalılığını iliklerimize kadar hissettiğimiz bugünlerde, bu sıkıntının vatandaşlarımız üzerinde yarattığı tahribatı zamanında görerek gerekli tedbirleri aldık. İhtiyaç sahibi her vatandaşın hemen her konuda yanında olmaya özen gösteriyor, gerçekleştirdiğimiz sosyal yardımlar ve hayata geçirdiğimiz sosyal projelerle, vatandaşlarımızın yaşadığı sıkıntıları en aza indirmeye çalışıyoruz.
Mersinli her bir yurttaşın hayatına dokunacak hizmetlere öncelik veriyoruz. Örneğin ‘Halk Kart’ uygulamamız var. Bu uygulama sayesinde her ay bu karta sahip olan 12 bin ihtiyaç sahibi yurttaşımızın hesabına yaklaşık 2,5 milyon lira yatırıyoruz. Böylece vatandaşlarımız, düzenli olarak hesaplarına yatan bu para ile anlaşmalı yerel marketlerden temel ihtiyaçlarının önemli bir kısmını kimseye muhtaç olmadan temin ediyorlar.
Mersin merkez ve Tarsus’ta faaliyet gösteren Aşhane hizmetimiz ile yoksulluk, engellilik, yaşlılık veya kronik sağlık sorunu gibi nedenlerden dolayı evde yemek yapamayan ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza, hafta içi her gün ücretsiz 3 çeşit sıcak yemek hizmeti veriyoruz. Ayrıca dar gelirli vatandaşlarımızın yaşadığı mahallelerde kurulan ‘Mahalle Mutfakları’nda 3 çeşit yemeği 3,5 lira gibi sembolik bir rakamla sunuyoruz. Üniversite, otogar, istasyon ve acil servis önlerini de içine alan toplam 80 noktada ‘1 Ekmek 1 Çorba’ projesi ile ücretsiz sıcak çorba hizmeti verirken, 42 noktada da günlük 70 bin ekmeği 1,5 liradan vatandaşa ulaştırıyoruz. Pandemi sürecinde başlattığımız ve ihtiyaç sahibi tüm vatandaşlarımıza dağıttığımız gıda paketi yardımını, dar gelirli vatandaşlarımız için halen sürdürüyoruz. Ramazan ayı dolayısıyla da dar gelirli vatandaşlarımıza dağıtılmak üzere 120 bin gıda paketi hazırladık.
Elbette bu süreçte geleceğimizin teminatı gençlerimizi de düşünüyoruz. Üniversiteyi kazanan lisans öğrencilerine yıllık 1.600 lira, önlisans öğrencilerine yıllık 500 lira karşılıksız eğitim öğretim yardımında bulunuyoruz. Ayrıca eğitimde fırsat eşitliği sağlayarak, üniversite ve lise sınavlarına hazırlanan ancak maddi yetersizlikten dolayı destek alamayan binlerce gencimize ücretsiz destekleme kursları veriyoruz. Ulaşımda da tüm öğrencilerimizin otobüslerden 1 liraya faydalandığı uygulamamız halen devam ediyor.
‘Evde Bakım’ adını verdiğimiz hizmeti yoğunlaştırdık ve hizmet içeriğini zenginleştirdik. Bu hizmetle özel gereksinimli çocuklarımızın sosyal ve sportif faaliyetler yaparken, aynı zamanda terapi ve eğitim gördüğü Engelsiz Yaşam Merkezi’nde ‘Mola Evimiz’ adlı hizmeti de vermeye başladık. Başlattığımız ‘Süt Senin Gurur Mersin’in projesiyle gelişme çağındaki çocuklarımıza düzenli olarak süt dağıtıyoruz. Ayrıca ‘Kıyafet Evi’ projesi kapsamında dar gelirli ailelere yılda 3 kez 3 parça yazlık ve kışlık kıyafeti ücretsiz dağıtıyor, ‘El Bebek Gül Bebek’ projesiyle de 6-12 aylık bebeği olan dar gelirli ailelere bebek bezi, bebek maması, şampuan, ıslak mendil ve sabundan oluşan bebek paketlerini yine ücretsiz olarak ulaştırıyoruz.
Yatırım süreçlerinde yaşanan sorunlar hakkında neler söylemek istersiniz?
Göreve geldiğimizde, geriden gelen 3 milyar lira civarında bir borçla karşılaştık. Elbette bu borç önceki yönetim döneminden de gelse ‘Beni bağlamaz, ben bu borcu ödemem’ deme şansınız yok. Çünkü devraldığınız kurum, sonuçta devletin bir kurumu. Hal böyle olunca ‘Devlette süreklilik esastır’ ilkesi gereği bu borcu biz ödeyecektik. Öz gelirlerimizin nerelerden kaynaklandığına, bu kaynakları nasıl artıracağımıza bakmamız lazımdı. Çünkü bizim gelir bütçemizin önemli miktarı; yani yüzde 85’lik bölümü merkezi yönetimden, bütçe gelirlerinden ve İller Bankası’ndan gelen paralardan oluşuyor. Diğer yüzde 15’lik bölümü ise öz kaynak gelirlerimiz. Bunun oranını artırmamız gerekiyordu ve biz süratle tasarruf tedbirlerini aldık. Gereksiz gördüğümüz tüm araç gereç, müştemilat, faaliyet bütün bu konularda tasarrufa gittik. Geçen 3 yıl içerisinde yaklaşık 3 milyar liralık borcun önemli bir kısmını ödedik ve ödemeye de devam ediyoruz. Yine aynı süreç içinde birçok önemli projemizi hayata geçirirken, bir kısmını da borç ödemelerinden dolayı ertelemek durumunda kaldık. Bu olumsuz duruma son 2 yıldır yaşanan pandeminin yarattığı sıkıntılar da eklendi. Salgının vatandaş üzerinde yarattığı ekonomik tahribattan dolayı bütçemizde sosyal belediyecilikle ilgili harcamalara ağırlık verdik. Bazı projelerimiz ve ödemelerimiz için bütçede de yer verilen borçlanma hakkımızı kullanmak istiyoruz. Fakat Meclis’te çoğunluğu elinde bulunduran Cumhur İttifakı’na mensup üyelerin siyasi refleksle hareket etmeleri ve engellemeleri sonucu bu yetkiyi de kullanamıyoruz. Yine de bu sancılı süreçte Mersin’in en büyük yerel yatırım projesi olan Metro projemizi başlattık. Kent genelinde ulaşımın rahatlaması için katlı kavşak projelerimizi hayata geçirirken, toplu taşıma filomuzu da çevreci otobüslerle artırıyoruz. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımıza nefes aldıracak projeler üreterek onlara destek oluyoruz.
İçme suyu ve kanalizasyon gibi altyapı yatırımlarımız, kadınlara ve gençlere yönelik pozitif ayrımcılık içeren projelerimiz, engelli vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştıracak uygulamalarımız, kültürel ve sanatsal anlamda yaptığımız yenilikler gibi birçok alanda, vatandaşımızın beklentilerine uygun çalışmalarımıza da devam ediyoruz. Kısacası yaşadığımız tüm olumsuzluklara rağmen, Mersinlilerden aldığımız güç ve güvenle birçok önemli projeyi ve yatırımı hayata geçiriyoruz.
Mersin’in yaşadığı göç sorunu konusundaki görüşlerinizi alabilir miyiz? Siz bu konuda neler yapmaktasınız?
Göç dinamik bir olgudur, ülkelerin demografik yapısını değiştiren, yeniden şekillendiren bir niteliğe sahiptir. Mersin yaklaşık 50 yıldır göç alan bir kent. Bunun sosyolojik ve politik anlamda çeşitli nedenleri var. Daha rahat yaşam koşullarının aranması ve terörden dolayı, özellikle 90’lı yıllarda Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden Mersin’e yoğun göç olmuştur. 2012 yılından itibaren Suriye’den gelen mültecilerin Türkiye’ye gerçekleştirdiği bir de dış göç yaşanmıştır ki bu göçten en büyük payı alan şehirlerin başında Mersin gelmektedir. Mersin’in gerçek nüfusu 2 milyondur. Fakat son 10 yılda Suriye’den gelen sığınmacılardan dolayı bu sayı 2 milyon 400 bine yükselmiştir. Devletten bize 2 milyon insanın ihtiyacına göre para gelmekte, fakat biz bu parayı 2 milyon 400 bin insana göre kullanmak zorunda kalıyoruz.
Bundan 20-30 yıl önce iş bulabilmek için Mersin’e göç edenlerin yaşadığı avantajlar, bugün için geçerli değil. Günümüzde Mersin, maalesef işsizliğin en fazla yaşandığı illerin başında gelmektedir. Bundan dolayıdır ki son yıllarda Türkiye İstatistik Kurumu’nun verdiği rakamlara göre, iç göç anlamında Mersin’in göç alan değil tam tersine göç veren bir kent hüviyetine kavuştuğunu görüyoruz.
Yine TÜİK’in verdiği rakamlarda Mersin’deki 15-24 yaş arasındaki genç nüfus oranının yüzde 15’ler civarında olduğunu görüyoruz. Türkiye genelinde yüzde 25’lere ulaşan genç işsizlik oranı Mersin’de de geçerli. Üniversite mezunu, pırıl pırıl gençlerin asgari ücretle bile olsa iş bulabilme çabaları bizleri derinden üzüyor. Yerel bir yönetici olarak bunu çok yakından yaşayan birisiyim. Her gün belediyeye yüzlerce kişi iş başvurusunda bulunuyor ve bunların yüzde 95’i 20-35 yaş aralığında genç insanlardan oluşuyor. Fakat kentimizde istihdamın sınırlı olmasından dolayı bu gençler; şanslarını Ankara, İstanbul gibi daha geniş olanaklara sahip şehirlerde veya imkanları varsa yurt dışına göç etmekte arıyor.
Tarım ve hayvancılıkta uygulanan yanlış politikalar da kırsaldan kente göçü artıran önemli bir etken. Çünkü üretim ve yetiştiricilikle uğraşan vatandaşlarımız, yanlış tarım politikaları yüzünden bir süre sonra bu işle geçimlerini sağlayamaz duruma geliyorlar. Çareyi kent merkezine göç etmekte bulan bu vatandaşlarımız, kent yaşamının da kolay olmadığını görerek birtakım sorunlar yaşıyorlar. O yüzden tarım sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal bir sektördür. Bundan dolayı tarıma ve hayvancılığa gereken desteğin verilerek, bu insanların kendi topraklarında üreterek hayatlarını idame ettirmelerini sağlamalıyız.
Tarıma yönelik projeleriniz nelerdir?
Kentimizde tarım sektörünün canlanması ve tarım arazilerinin çoğalması ile ilgili projeler üretiyor ve tarımsal üretim yapan vatandaşlarımıza destek oluyoruz. Özellikle küçük aile işletmelerinin rekabet gücünü artırma yönünde çalışmalar yapıyoruz. Hem pandemide hem de şimdi yaşanan çatışmalarda dünyada en büyük silahın; gıda, üretim ve temiz çevre olduğunu görüyoruz. Hükümetlerin tarımı mutlaka desteklemesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü ülke olarak, hükümet olarak tarımınızı desteklemiyorsanız, tarım denen arabanın yol alması mümkün değildir. Tarım öldüğü takdirde yaşam biter zaten. Ne yiyeceğiz, ne içeceğiz? Olayın özeti tamamen budur. Daha önce de değindiğim gibi tarım tek başına ekonomik bir sektör olamaz. Tarım aynı zamanda sosyal bir sektördür. Tarımda üretimi durma noktasına getirir, ithalata ağırlık verirseniz bir süre sonra gıdaya erişim konusunda sıkıntı yaşarsınız. İşte savaş çıktı, Rusya kapıyı kapattı, günlerce ayçiçeği gelmedi. Amerika’da ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerde her dört kişiden biri tarımda istihdam edilmiştir. Bu gerçeği görmek lazım.
Maalesef ülkemizde tarım politikaları bir dengeye oturmamıştır. Herkes bir şeyler yapmıştır. Ben hükümetin kötü niyetli olduğunu söylemiyorum ama yanlış politikalar uygulanmıştır. Sürdürülebilir politikalar uygulanmamıştır, akamete uğramıştır. Biz yerel yönetim olarak tarım ve hayvancılık alanında gücümüz dahilinde önemli projeleri hayata geçirmeye çalışıyoruz. Fakat projelerimiz kesinlikle günü kurtarmak adına değil bazı yerel yönetimlerin yasak savmak için yaptığı projelerde meydana gelen aksaklıklardan ders çıkararak doğru adımlar atıyor ve Mersin tarımına katkı sunmaya çalışıyoruz. Çünkü bu bölgede yetişen ürünler dünyanın sayılı yerlerinde ancak yetişir. Örneğin avokado her yerde yetişmiyor. Silifke’nin çileği, Anamur’un muzu, Tarsus’un üzümü, Mut’un kayısısı her yerde yetişmiyor. Böyle çok özel ürünlerimiz var.
Balandız’ın sarı buğdayı ve Gülnar’ın nohutu gibi yerel tohumların yeniden canlandırılması için çalışmalar yapıyoruz. Farklı meyve-sebze üretimlerine, fide-fidan desteklerinden ekipman desteğine kadar birçok projeyi, bölgelerin üretim özelliklerine göre hayata geçiriyoruz.
Mersinli üretici ve yetiştiricilere 2019 yılında 18 milyon, 2020 yılında 25 milyon ve 2021 yılında da 32 milyon lira olmak üzere son 3 yılda toplam 75 milyon lira direkt destek vermişiz. Bu rakam çok önemli. Tarımın yanında hayvancılığa da büyük destek veriyoruz. ‘Hadi Gel Köyümüze Destek Verelim’ projemiz kapsamında 2 yıldır çoğunluğu kadın olan yetiştiricilerimizin her birine 25’er küçükbaş hayvan verdik. 5 yılın sonunda 300 yeni işletme kurmayı ve yeni doğumlarla damızlık popülasyonuna 7 bin 500 yeni hayvan eklemeyi hedefliyoruz. Aynı şekilde kentimizde kaz üretimini geliştirmek amacıyla hayata geçirdiğimiz ‘Kazanç Projesi’ ile 100 dar gelirli yetiştirici aileye 100’er adet kaz ve sezonluk yem desteği sağladık. Toplam 10 bin kazın dağıtıldığı projemiz sayesinde ilimizde kaz üretiminin desteklenmesi ve teşvik edilmesi amaçlanıyor. Arı üreticileri için de ‘Bal Gibi Destek, Her Petekte Gelecek’ sloganı ile yola çıkan belediyemiz, 13 ilçenin tamamındaki arı yetiştiricilerine ekipman desteği sağlıyor. Kısacası, tarım ve hayvancılık alanında üreten ülke olarak daha iyi noktalara gelineceğine inanıyorum. Üretmezsek tükeniriz, kaybederiz. Üretmek zorundayız. Her alanda çalışmak zorundayız.
Kadın istihdamına yönelik ne tür çalışmalarınız bulunuyor?
Göreve başladığım günden bu yana, belediye bünyesinde kadınların sosyal ve ekonomik alanda özgürleşmesine önemli katkılar sunmaya özen gösterdim. Şu anda Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde daire başkanından otobüs şoförüne, veterinerden marangoza, psikologdan öğretmene kadar her aşamada kadınlara öncelik tanıyoruz. 3 yıl önce belediyede yüzde 17 olan kadın personel oranını yüzde 21’e yükselttik. Kadınların geride kalmaması için birçok alanda fırsatlar yaratıyor ve her alanda kadınları önceliyoruz. Neden nüfusta kadın oranı yüzde 50 iken, çalışma hayatında erkekler yönünde bir avantaj sağlansın ki?
Büyükşehir Belediyesi olarak; ekonomik kazanç elde etmek isteyen, üretmek isteyen kadınları tarımdan hayvancılığa, el işinden oyuncak yapımına kadar birçok alandaki projelerimizde ön saflarda tutuyoruz. Türkiye’de bir ilk olan Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesi’ni 3 yıl önce kurduk. Bir kadın daire başkanı tarafından yönetilen dairede kadın ve çocuklara yönelik sayısız proje ve hizmet gerçekleştiriliyor. Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesi’nin hukuki danışmanlık, kadın konukevi, online terapi, üretici stantları, Gençlik Kampı ile Evimiz Atölye gibi çok sayıda proje ve hizmetinden çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan binlerce kişi yararlanmayı sürdürüyor.
Mersin’deki tüm kooperatiflere omuz veriyoruz. Bu bağlamda başkanlığını eşim Meral Seçer’in yaptığı Mersinden Kadın Kooperatifi’ne de destek veriyoruz. Kadın emeğinin değerlendirilmesi ve kadınların toplumsal yaşamda daha görünür olmasına yönelik çalışmalar yürüten Mersinden Kadın Kooperatifi, kadınlara çeşitli alanlarda eğitimler vererek, yeni istihdam alanları sağlıyor.
Yine belediyemiz tarafından farklı zamanlarda ve noktalarda ‘Üretici Kadınlar Buluşma Etkinlikleri’ adı altında kurduğumuz pazarlarda, Anamur’dan Tarsus’a kadar her ilçemizde kadın üreticilerimizin ürettiği tarımsal ürünlerin ekonomik değere dönüşmesine zemin hazırlıyoruz. Bu kurulan pazarlarda üretici kadınlarımız, evde ürettikleri el emeği göz nuru ürünlerini de sergileyerek, hem ekonomik kazanç sağlıyor hem de sosyalleşiyor. Kısacası, ürettiği ürünü kurulan bu pazarlarda ekonomik değere dönüştürmek isteyen her kadına sahip çıkıyoruz. Mersin’e değer katan bütün kadınlarımızın her daim yanındayız.
Hedefleriniz açısından üç yıllık icraat döneminizi değerlendirebilir misiniz? 2022 yılı için daha çok hangi projelere odaklanacaksınız?
Daha önce de belirttiğim gibi geride kalan 3 yıl içerisinde mevcut borçların ödenmesi, pandemi sürecinin yaşanması, hemen akabinde başlayan ve hala da devam eden ekonomik kriz gibi olumsuzluklar eşliğinde, temel belediye hizmetlerinin yanı sıra sosyal hizmetlere de ağırlık verdik. Halkımızın beklentisi olan hizmetlere öncelik tanıdık.
Yatırımcı bir belediye olduğumuzu söyleyebilirim. Yapmak istediğimiz yatırımlar, koşullara bağlı olarak da tercih veya zaman değişikliklerine uğrayabiliyor. Son 2 yıldır pandemi ve hemen akabinde yaşadığımız ekonomik kriz gibi faktörler buna örnek olarak verilebilir. Fakat yaşanan onca olumsuzluklara rağmen yatırım konusunda 2021 yılında toplamda 30 Büyükşehir Belediyesi içerisinde yatırımlarımızın gelire ve gidere oranı üzerinden yaptığımız değerlendirmede İstanbul Büyükşehir ile Mersin Büyükşehir 5’inciliği paylaştı. Yani yatırımlarımız 30 büyükşehir içerisinde öyle iyi oranlara geldi ki şu anda bizim durumumuz yatırımcı bir belediye hüviyetinde. Mersin Büyükşehir Belediyesi 30 büyükşehir içerisinde şu anda 5’inci sırada. Her geçen yıl da bütçe içerisinde yatırıma ayırdığımız payı daha da artırıyoruz. Kısacası geride kalan 3 yıllık dönemde yatırımların hayata geçirilmesi konusunda; tüm olumsuz koşullara rağmen; genel olarak başarılı bir performans gösterdiğimizi söyleyebilirim.
2022 yılında yine vatandaşımızın talebi olan ve ihtiyaç önceliği olan projelere ağırlık vermeye devam edeceğiz. Devam eden ve 2022 yılında daha da mesafe kat edecek bir Metro projemiz var zaten. Pandeminin etkisinin kısmen azalmasıyla da özellikle ulaşım, toplu taşıma, tarım ve hayvancılığa destek, sosyal projeler ile altyapı ve üstyapı projelerine biraz daha ağırlık vermeyi düşünüyor ve planlarımızı buna göre hazırlıyoruz.